Mektubat - page 798

âyinelerinde olan timsalleri, birer hayy-ı murtabıttır;
aynı olmasa da, gayrı da değildir.
28.
Şems, hareket-i mihveriyesiyle silkinse, meyveleri
düşmez. silkinmezse, yemişleri olan seyyarat düşüp
dağılacaktır.
29.
nur-i fikir ziya-i kalb ile ışıklanıp mezç olmazsa zul-
mettir, zulüm fışkırır. gözün muzlim nehar-ı ebyazı
muzî-i
(HaşİYe)
leyle-i süveyda ile mezç olmazsa basar-
sız olduğu gibi, fikret-i beyzada süveyda-i kalb bulun-
mazsa basiretsizdir.
30.
İlimde iz’an-ı kalb olmazsa cehildir. İltizam başka,
itikat başkadır.
31.
Batıl şeyleri iyice tasvir, safî zihinleri idlâldir.
32.
Âlim-i mürşit koyun olmalı, kuş olmamalı. koyun
kuzusuna süt, kuş yavrusuna kay verir.
33.
Bir şeyin vücudu, bütün eczasının vücuduna vabes-
tedir; ademi ise, bir cüz’ünün ademiyle olduğundan,
zayıf adam, iktidarını göstermek için tahrip taraftarı
oluyor, müspet yerine menfice hareket ediyor.
34.
desatir-i hikmet, nevamis-i hükûmetle; kavanin-i
hak, revabıt-ı kuvvetle imtizaç etmezse, cumhur-i
avamda müsmir olamaz.
HaşİYe:
Meali: gözün gündüze benzeyen beyazı, geceye benzeyen si-
yahlığıyla beraber olmazsa, göz, göz olmaz.
adem:
yokluk.
âlim-i mürşit:
irşat eden âlim.
âyine:
ayna.
basiret:
kalb gözüyle görme; se-
ziş, kavrayış, feraset.
batıl:
boş ve manasız olan.
cehil:
bilgisizlik, cahillik.
cumhur-i avam:
basit halk ço-
ğunluğu.
cüz:
parça.
desatir-i hikmet:
kâinattaki ve
yaratılıştaki İlâhî gayenin prensip
ve kaideleri.
ecza:
cüzler, parçalar.
fikret-i beyza:
nurlu, parlak fikir;
münevver fikir.
gayr:
başka, diğer.
hareket-i mihveriye:
belli bir ek-
sen etrafındaki düzenli hareket.
haşiye:
dipnot.
hayy-ı murtabıt:
aslı ile bağlantılı
olan canlı, hayata bağlı.
idlâl:
saptırmak, azdırmak.
iktidar:
güç yetme, kuvvet, yöne-
tim.
iltizam:
birinin tarafını tutma, ta-
raftarlık yapma, tarafgirlik.
imtizaç:
kaynaşmak, katmak.
itikat:
bağlanma, inanma.
iz’an-ı kalb:
kalben kabul etme.
kavanin-i hak:
hak ve haki-
katin kanunları.
kay:
hazım olmamış besin,
kusmuk, kusma, istifrağ.
leyle-i süveyda:
gece karan-
lığı; göz bebeği.
meal:
anlam.
menfi:
olumsuz.
mezç:
katma, karıştırma.
muzî:
gözün beyaz kısmı, göz
akı.
muzlim:
karanlık.
müspet:
olumlu.
müsmir:
semere veren, mey-
ve veren, meyveli.
nehar-ı ebyaz:
bembeyaz
gündüz.
nevamis-i hükûmet:
hükü-
metin kanunları, yasaları.
nur-i fikir:
fikrin parlaklığı;
parlak fikir.
revabıt-ı kuvvet:
kuvvet
bağları.
safî:
arınmış, temiz.
seyyarat:
gezegenler.
süveyda-i kalb:
mü'minler
için basiret ve anlayış mahal-
li, kâfirler içinse isyankârlık ve
günah yeri olarak kabul edi-
len kalbin ortasındaki siyah
nokta.
şems:
güneş.
tahrip:
yıkma, kırıp dökme.
tasvir:
canlandırarak anlat-
ma, şekillendirerek ifade et-
mek.
timsal:
aynadaki görüntü;
akis.
vabeste:
bağlı olma.
zayıf:
güçsüz, eksik, cılız.
ziya-i kalb:
gönül aydınlığı,
ışığı.
zulmet:
karanlık.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
H
akikaT
ç
ekirdekleri
| 798 | Mektubat
1...,788,789,790,791,792,793,794,795,796,797 799,800,801,802,803,804,805,806,807,808,...1086
Powered by FlippingBook