Mektubat - page 346

veşuun-iİlâhiyeninkavl-işarihi,tefsir-ivazıhı,bürhan-ı
natıkı,tercüman-ısatıı,şuâlem-iinsaniyetinmürebbîsi,
hikmet-ihakikîsi,mürşitvehadisi;hembirkitab-ıhikmet
veşeriat,hembirkitab-ıduaveubudiyet,hembirkitab-ı
emirvedavet,hembirkitab-ızikirvemarifetgibi,beşe-
rinbütünhacat-ımaneviyesinekarşıbirerkitapvebütün
muhtelifehl-imesalikvemeşaripolanevliyaveSıddıkî-
nin,asfiyavemuhakkikîninherbirininmeşreplerinelâ-
yıkbirerrisaleibrazedenbirkütüphane-imukaddesedir.
sebeb-i kusur tevehhüm edilen tekraratındaki lem’a-i
i’caza bak ki: kur’ân hem bir kitab-ı zikir, hem bir ki-
tab-ı dua, hem bir kitab-ı davet olduğundan, içinde tek-
rar müstahsendir, belki elzem ve eblâğdır. ehl-i kusurun
zannı gibi değil. zira, zikrin şe’ni, tekrar ile tenvirdir; du-
anın şe’ni, terdat ile takrirdir; emir ve davetin şe’ni, tek-
rar ile te’kittir.
Hem, herkes her vakit bütün kur’ân’ı okumaya muk-
tedir olamaz, fakat bir sureye galiben muktedir olur.
onun için, en mühim makasıd-ı kur’âniye ekser uzun su-
relerde derç edilerek, her bir sure bir küçük kur’ân hük-
müne geçmiş. demek, hiç kimseyi mahrum etmemek
için, tevhid ve haşir ve kıssa-i Mûsa gibi bazı maksatlar
tekrar edilmiş.
Hem, cismanî ihtiyaç gibi, manevî hacat dahi muhte-
liftir. Bazısına insan her nefes muhtaç olur: cisme hava,
ruha
gibi. Bazısına her saat:
Bismillâh
gibi ve hake-
za… demek, tekrar-ı ayet, tekerrür-i ihtiyaçtan ileri
âlem-i insaniyet:
insanlık âlemi.
asfiya:
Peygamber Efendimizin vâ-
risi hükmünde olup onun meslek
ve gayelerini hayata geçirmeye
ve uygulamaya çalışan âlim zat-
lar.
bürhan-ı natık:
konuşan delil.
cismanî:
maddî, vücutla alâkalı.
derç etmek:
yerleştirmek, koy-
mak.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
eblâğ:
en beliğ, yerinde ve güzel
söz söylemenin en üstünü.
ehl-i kusur:
kusur arayanlar.
ehl-i mesalik ve meşarip:
mane-
vî usul, tarz ve yol sahipleri.
ekser:
pek çok.
elzem:
daha lâzım, çok gerekli.
evliya:
velîler, Allah dostları.
galiben:
çoğu zaman, çoğunlukla.
hacat:
ihtiyaçlar, gerekli şeyler.
hacat-ı maneviye:
manevî ihti-
yaçlar.
hâdî:
hidayet veren, doğru yolu
gösteren.
hakeza:
bunun gibi, benzeri.
haşir:
kıyametten sonra bütün in-
sanların bir yere toplanmaları, Al-
lah’ın, ölüleri diriltip mahşere çı-
karması, kıyamet.
hikmet-i hakikî:
gerçek hikmet.
Hû:
O, Allah.
hükmüne:
yerine.
ibraz eden:
ortaya koyan, göste-
ren.
kavl-i şarih:
açıklayıcı söz.
kıssa-i Mûsa:
Hz. Mûsa’nın kıssa-
sı, Hz. Mûsa’nın başından geçen
önemli olayların anlatıldığı kıssa.
kitab-ı davet:
davet kitabı, çağrı
kitabı.
kitab-ı dua:
dua kitabı.
kitab-ı dua ve ubudiyet:
dua ve
kulluk kitabı.
kitab-ı emir ve davet:
emir ve
davet kitabı.
kitab-ı hikmet ve şeriat:
hikmet
ve kanun kitabı.
kitab-ı zikir ve marifet:
zikir ve
Allah’ı tanıtan kitap.
kitab-ı zikir:
zikir kitabı.
kütüphane-i mukaddese:
mu-
kaddes kütüphane.
lem’a-i i’caz:
mu’cizelik parıltısı.
mahrum:
yoksun, nasipsiz.
makasıd-ı kur’âniye:
Kur’ân’ın
maksatları ve gayeleri.
maksat:
kastedilen, istenilen şey,
gaye.
manevî:
ruha ve içe ait olan, ruhî.
meşrep:
huy, mizaç; hareket tar-
zı.
muhakkikîn:
tahkik eden, gerçe-
ği araştırıp bulan, bir şeyin iç yü-
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 346 | Mektubat
zünü inceleyerek vâkıf olan.
muktedir:
gücü yeten.
mühim:
önemli.
mürebbî:
terbiye edici, eğiti-
ci.
mürşit:
doğru yolu gösteren,
rehber, kılavuz.
müstahsen:
beğenilmiş, gü-
zel, makbul.
risale:
belli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap.
sebeb-i kusur:
kusur sebebi.
sıddıkîn:
sıddıklar, samimiyet-
le iman etmiş olan ve bunun
gereğine tam olarak uyanlar.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldı-
ğı 114 bölümden her biri.
şe’ni:
gereği, özelliği.
şuun-i İlâhiye:
Allah’a ait iş-
ler olaylar, hâdiseler; İlâhî olan
hâller.
takrir:
yerleştirme, sağlamlaş-
tırma.
tefsir-i vazıh:
açık tefsir, ko-
lay anlaşılır açıklama.
tekerrür-i ihtiyaç:
ihtiyacın
tekrarlanması.
te’kit:
kuvvetlendirme, sağ-
lamlaştırma.
tekrarat:
tekrarlar.
tekrar-ı ayet:
ayetin tekrarı.
tenvir:
nurlandırma, nurlan-
ma.
tercüman-ı sâtı:
parlak ter-
cüman.
terdat:
tekrar.
tevehhüm:
zannetme, gerçek-
te var olmayanı var kabul et-
me.
tevhid:
birleme; Allah’ın varlı-
ğını, birliğini, dengi ve ortağı
olmadığını kabul etme.
zan:
zannetme, sanma.
zikir:
Allah’ı anma.
zira:
çünkü.
1...,336,337,338,339,340,341,342,343,344,345 347,348,349,350,351,352,353,354,355,356,...1086
Powered by FlippingBook