Hem sineğin bir sınıfı olan arılar, nimetlerin en tatlısı,
en lâtifi olan balı sana yedirdikleri gibi, kur’ân-ı Mu’cizül-
beyan’da, vahy-i rabbanîye mazhariyetle serfiraz oldu-
ğundan, onları sevmek lâzım gelirken, sinek düşmanlığı,
belki insana daima muavenete dostâne koşan ve her be-
lâsını çeken o hayvanata düşmanlığı gadirdir, haksızlıktır.
Muzırların yalnız zararlarını def için mücadele olabilir. Me-
selâ koyunları kurtların tecavüzünden korumak için onla-
ra mukabele edilir. Acaba hararet zamanından vücudun
idaresinden fazla olan kanın çoğalması ve bulaşık ve ba-
zı mevadd-ı muzırrayı hamil evridede cereyan eden mü-
levves kana musallat, belki memur olan sivrisinek ve pi-
reler fıtrî haccamlar olmasınlar mı? Muhtemel...
(1)
o
?ƒo
?o
©r
dG p
¬p
©r
æ°o
U
p‘
n
ô s
«`n
ën
J r
øn
e n
¿Én
ër
Ñ°o
S
nefsimle mücadele ettiğim bir zamanda, nefsim ken-
dinde gördüğü nimet-i İlâhiyeyi kendi malı tevehhüm ede-
rek gurura, iftihara, temeddühe başladı. Ben ona dedim
ki: “Bu mülk senin değil, emanettir.” o vakit nefis gurur
ve iftiharı bıraktı, fakat tembelliğe başladı. “Benim malım
olmayana ne bakayım? zayi olsun, bana ne?” dedi. Bir-
den gördüm: Bir sinek, elime kondu, emanetullah olan
gözünü, yüzünü, kanatlarını güzelce temizlemeye başla-
dı. Bir neferin mirî silâhını, elbisesini güzelce temizlediği
gibi, sinek de temizliyordu. nefsime dedim: “Bak!” Bak-
tı, tam ders aldı. sinek ise, mağrur ve tembel nefsime ho-
ca ve muallim oldu.
cereyan:
akım.
daima:
her vakit, sürekli.
def:
mâni’ olma, uzaklaştırma.
dostâne:
dostça.
emanet:
geri alınmak üzere bıra-
kılan şey.
emanetullah:
Allah’ın emaneti.
evride:
toplardamarlar.
fıtrî:
tabiî, doğuştan olan.
gadir:
zulüm, haksızlık.
gurur:
böbürlenme, kibir.
haccam:
kan alan.
hamil:
taşıyan.
hararet:
sıcaklık.
hayvanat:
hayvanlar.
iftihar:
övünme.
Kur’ân-ı mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân-ı Ke-
rîm.
lâtif:
hoş, güzel.
lâzım:
gerekli.
mağrur:
gururlu.
mazhariyet:
nail olma, ka-
vuşma.
meselâ:
misal olarak.
mevadd-ı muzırra:
zararlı
maddeler.
mirî:
hükûmete, hazineye ait.
muallim:
öğretmen.
muavenet:
yardım.
muhtemel:
ihtimal dahilinde
olan.
mukabele:
karşılık verme.
musallat:
rahatsızlık veren.
muzır:
zararlı.
mücadele:
savaşma, karşı
koyma.
mülevves:
kirli, pis.
mülk:
sahip olunan, üzerinde
tasarruf hakkı bulunan şey.
nefer:
er.
nefis:
kötü vasıfları kendisinde
toplayan, hayırlı işlerden alı-
koyan güç.
nimet:
lütuf, ihsan.
nimet-i İlâhiye:
Allah’ın ni-
meti, ihsanı.
serfiraz:
baş üstünde.
tecavüz:
saldırma.
temeddüh:
kendini met-
hetme.
tevehhüm:
vehimlenme, zan-
netme.
vahy-i rabbanî:
Rabbe ait va-
hiy.
vakit:
zaman.
zayi:
elden çıkmış, ziyan.
1.
Sanatında akılların hayrete düştüğü Allah, her türlü kusur ve noksandan uzaktır.
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
’
a
| 612 | Lem’aLar