Lem'alar - page 602

evet
¢n
ûr
în
J n
cifir ve ebcet hesabıyla bin üç yüz otuz bir
eder. Çünkü
¢n
ûr
în
J n
’deki
altı yüz,
te
dört yüz,
şın
üç
yüz,
lâm
elif otuz bir eder; mecmuu bin üç yüz otuz bir
eder.
m
ô n
ér
æn
Nn
ør
©n
W n
’n
hm
?r
«°n
Sr
øp
en
¢ûr
în
J n
’n
h
fıkrasındaki
m
ôn
ér
æn
N n
ør
© n
W n
’n
h mm
?r
«°n
S r
øp
e
cümlesi,
m
?r
«°n
S
ahirindeki tenvin
nun
sayılmak şartıyla, bin üç yüz dokuz eder. İşte o tarih
ise,
¢n
ûr
în
J n
hitabına mazhar olan risale-i nur müellifini
âdet-i mahalliye ve silâh-ı millî olan seyf ve hançerin hü-
cumuna hedef olduğu, seyf ve hançeri beraberinde taşı-
maya mecbur olduğu ve kıskançlık sebebiyle siirt’te âlim-
ler ve talebelerin büyük bir münazaa ve kavgalarına ma-
ruz bulunduğu hengâma tam tamına tevafuk eder. Bu te-
vafuk ise sair fıkraların ittifakıyla kuvvetleniyor, imadan
işaret, belki delâlet derecesine çıkıyor.
r
ân
ªn
¡r
°Sn
G w
ô°n
T n
’n
h m
ír
eo
Q r
øp
e n
¢ûr
în
J n
’n
h
fıkrasındaki
r
ân
ªn
¡r
°Sn
G w
ô°n
T n
’n
h
cümlesinde şeddeli
iki
ve üstündeki
tenvin
nun
sayılmak şartıyla bin iki yüz doksan üç eder.
İşte bu tarih, rusun âlem-i İslâm’ın felâketine sebep olan
doksan üç dehşetli harbin zamanına ve risale-i nur mü-
ellifinin tarih-i velâdetine tam tamına tevafuku, şüphesiz
kastî bir işaret-i gaybiyedir. eğer şeddeli
bir sayılsa ve
âdet-i mahalliye:
bölge âdeti.
ahir:
son.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi.
âlim:
bilgin.
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
a
| 602 | Lem’aLar
cifir:
harflere verilen sayı kıy-
meti ile ibarelerden tarih veya
isme dair işaretler çıkarmak
ilmi.
dehşet:
büyük korku hâli.
delâlet:
delil olma, gösterme.
derece:
basamak, mertebe.
ebcet:
Arab alfabesinde yirmi
sekiz harfe değer vererek tarih
ve hâdiseleri kaydetme ilmi.
felâket:
musibet, belâ.
fıkra:
bend, fasıl.
hançer:
iki tarafı keskin, sivri
uçlu büyük bıçak.
harb:
savaş.
hedef:
nişangâh.
hengâm:
zaman, sıra.
hitap:
bir topluluğa karşı söz
söyleme.
hücum:
saldırma.
ima:
işaret etme, dolaylı bil-
dirme.
işaret:
gösterme, dolaylı bil-
dirme.
işaret-i gaybiye:
gaypla ilgili
işaret.
ittifak:
birleşme.
kastî:
kasıtlı.
maruz:
bir şeyin karşısında ve
tesiri altında bulunan, uğrama.
mazhar:
nail olma, şeref-
lenme.
mecbur:
zorunlu.
mecmu:
toplam.
müellif:
telif eden, yazar.
münazaa:
ağız kavgası, mü-
nakaşa.
sair:
diğer, öteki.
seyf:
kılıç.
silâh-ı millî:
geleneksel olan
millî silâh.
talebe:
öğrenci.
tarih-i velâdet:
doğum tarihi.
tevafuk:
uygun gelme.
ümmet:
bütün Müslümanlar.
1...,592,593,594,595,596,597,598,599,600,601 603,604,605,606,607,608,609,610,611,612,...1406
Powered by FlippingBook