müteaddit tarzda
o
? o
Q r
ón
b s
?n
L …/
òs
dG o
? o
Q r
ón
b p
ºs
¶n
©o
Ÿr
G p
ºr
°Sp
’r
Gn
gibi ta-
birlerle beyan ettiği esma-i sitte-i meşhure ki, İsm-i Azam-
dır; gösterdiği bin üç yüz elli üç tarihinde
(HaşİYe)
yüz yet-
miş bir defa esma-i sittesi risale-i nur müellifinin daimî
virdidir. Ve o yüz yetmiş bir defa okuduğum esma-i sitte
ile beraber yetmiş bir ayeti yirmi dört saatte on dokuz de-
fa okuyarak, yekûnu bin üç yüz elli üç, hem bir cihette
bin üç yüz kırk bir eder ki, bu İsm-i Azama bin üç yüz
kırktan beri devam ettiğimin tarihine tevafuk ediyor.
Hem bir defasında on dokuz ayet İsm-i Azam ile beraber
on dokuz defa daimî okunur. Ve ayetlerin tekraratının
hurufatının adedi altı bin altı yüz altmış altı âyât-ı
kur’âniyeye tevafuk ediyor. sure-i İhlâs’ın üç, Fatiha-i
Şerifenin tekerrür-i nüzulü için iki olsa, yine tam tamına
tevafuk ediyor.
HaşİYe:
Belki
Én
«n
a
nida ile çağırdığı
o
?o
Qr
ón
b s
?n
L …/
òs
dG p
ºr
°Sp
’r
G n
?p
eÉn
M
hesab-ı
ebcet ve cifir ile bin üç yüz elli dört eder ki, bu Arabî tarihte risale-i
nur’un kırktan fazla şakirtlerini ve müellifini imha etmek plânı ile
hapishaneye attıkları zamandır ve tevkif ettikleri tarihtir. Bu tarihte bu
hitaba tam muhatap olacak yalnız bunlar görünüyorlar. Çünkü vaziyet-
leri gayet korkulu idi. Hâlbuki harika olarak selâmete çıktılar.
Bu fıkrada Hazret-i Ali (
rA
) diyor:
r
ân
ª s
?°n
ùn
J p
Qƒo
eo
’r
G s
?o
c
/
¬p
H »s
bn
ƒn
J
Yani
“
İsm-i Azamın bereketiyle her bir tehlikeden selâmetle kurtulacaksınız.”
evet, şükür kurtulduk.
eğer
s
?n
L…
p
òs
dn
G
’deki iki şeddeli
lâm
’lar birer sayılsa, bin iki yüz doksan
dört eder ki, o zaman risale-i nur müellifinin dünyaya geldiği tarihtir.
Ve doksan üç müthiş harbinden tâ Harb-i Umumîye kadar ve bin üç
yüz elli dörde kadar olan tehlikeli bir zamanda yaşayacaksın ve çok teh-
likelere düşeceksin; fakat korkma, kurtulacaksın diye işaret ediyor.
adet:
sayı.
âyât-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın ayet-
leri.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
’
a
| 592 | Lem’aLar
bereket:
çokluk, bolluk.
beyan:
anlatma, bildirme.
cihet:
yön.
daimî:
sürekli, devamlı.
esma-i sitte:
Cenab-ı Hakkın
altı büyük ismi: Fert, Hayy,
Kayyum, Hakem, Adl, Kuddüs
isimleri.
esma-i sitte-i meşhure:
Ce-
nab-ı Hakkın meşhur olmuş
altı ismi.
fıkra:
bent.
Harb-i Umumî:
Birinci Cihan
Savaşı.
harika:
olağanüstü, hayret ve-
rici.
haşiye:
dipnot.
hesab-ı ebcet ve cifir:
harflere
sayı değeri vererek tarih dü-
şürme hesabı.
hitap:
konuşma.
hurufat:
harfler.
İsm-i azam:
Cenab-ı Hakkın
bin bir isminden en büyük ve
manaca diğer isimleri kuşat-
mış olanı.
muhatap:
kendisine konuşu-
lan kimse, karşısındaki kimse.
müellif:
yazar, kitap yazan.
müteaddit:
türlü türlü, çeşitli.
nida:
seslenme, ses.
selâmet:
esenlik, kurtuluş.
şakirt:
talebe.
tabir:
ifade.
tarz:
biçim, şekil.
tekerrür-i nüzul:
tekrar tekrar
inme, iniş tekrarı.
tekrarat:
tekrarlar.
tevafuk:
uygun gelme.
tevkif:
hapsetme.
virt:
belli zamanlarda okun-
ması manevî bir vazife olarak
kabul edilen Kur’ân cüzleri,
Esma-i Hüsna ve dualar.
yekûn:
toplam.