ekser ihtiyac-ı beşer onunla temin edilmiştir. kur’ân-ı Ha-
kîm, “Bu demirle işlerinizi görünüz ve onu çıkarmaya ça-
lışarak istifade ediniz” diye, mu’cizâne ferman ediyor.
Bu ayette hem def-i a’dâya, hem celb-i menafie medar
iki nimet beyan ediyor. nüzul-i kur’ân’dan evvel demirle
ehemmiyetli menafi-i beşeriye temin edildiği görülmüş.
Fakat istikbalde demirin gayet harika ve muhayyirü’l-ukul
bir surette, denizde, havada ve karada gezerek küre-i ar-
zı musahhar edip, mevtâlûd bir harika kuvveti gösterdiği-
ni ifade için,
(1)
l
ój/
ón
°T l
¢Sr
Én
H p
¬«/
a
kelimesiyle, ihbar-ı gaybî
nev’inden bir lem’a-i i’caz gösteriyor.
XC
BeşinciNükte
geçmiş nükteden bahsederken Hüdhüd-i süleymanîden
bahis açıldı. Israrcı ve sualci bir kardeşimiz,
(HaşİYe)
“Hüd-
hüd’ün, Cenab-ı Hakkı tavsifte,
(2)
¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ªs
°ùdG p
‘
n
A r
Ön
ÿr
G o
êp
ôr
î
o
j
diyerek en mühim ma-
kamda, mühim evsaf-ı İlâhiye içinde, nispeten hafif bu
vasfın zikrine sebep nedir?”
Lem’aLar | 617 |
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
’
a
suresinde sayısız hikmet ve fay-
dalar bulunan Kur’ân.
kuvvet:
güç, kudret.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
lem’a-i i’caz:
mu’cizelik parıltısı.
makam:
mevki.
medar:
sebep, vesile.
menafi-i beşeriye:
insanlığın
menfaati, faydası.
mevtâlûd:
ölüm gibi.
mu’cizâne:
mu’cizeli bir şekilde.
muhayyirü’l-ukul:
akıllara hayret
verip hayranlık uyandıran.
musahhar:
boyun eğen, emir al-
tına giren.
mühim:
önemli.
nevi:
çeşit, tür.
nimet:
Allah’ın bağışladığı maddî
ve manevî lütuf ve ikramlar.
nispeten:
nispetle, kıyaslayarak.
nükte:
ince söz ve mana.
nüzul-i Kur’ân:
Kur’ân’ın indiril-
mesi.
sual:
soru.
suret:
biçim, tarz.
tavsif:
vasıflarını söyleme.
temin:
sağlama.
vasıf:
nitelik, hususiyet.
zikir:
anmak.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cüm-
lesi.
bahis:
mevzu, konu.
bahsetmek:
konuşmak
beyan:
anlatma, izah.
celb-i menafi:
menfaatleri,
faydaları çekmek.
Cenab-ı Hak:
Allah.
def-i a’dâ:
düşmanın def edil-
mesi.
ehemmiyet:
önem.
ekser:
pek çok.
evsaf-ı İlâhiye:
Allah’ın vasıf-
ları.
evvel:
önce.
gayet:
son derece.
harika:
olağanüstü.
haşiye:
dipnot.
Hüdhüd:
Belkıs ile Süleyman
Aleyhisselâm arasında muha-
bereye vesile olan kuşun ismi.
Hüdhüd-i Süleymanî:
Belkıs
ile Hz. Süleyman (as) arasın-
daki haberleşmede aracılık
eden kuşun ismi.
ifade:
anlatma, söyleyiş.
ihbar-ı gaybî:
gayba ait ha-
ber.
ihtiyac-ı beşer:
insanlığın ih-
tiyacı.
istifade:
faydalanma.
istikbal:
gelecek zaman.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve
1.
Onda kuvvet ve şiddet vardır. (Hadid Suresi: 25.)
2.
Göklerde ve yerdeki bütün gizlilikleri meydana çıkaran. (Neml Suresi: 25.)
HaşİYe:
sual etmekte çalışkan, yazmakta tembellik eden re’fet’tir.