Lem'alar - page 626

SekizinciNükte
BudaGÜZELdir
(1)
$G n
?ƒo
°Sn
QÉn
j n
?r
«n
?n
Y m
?n
Ón
°S p
?r
dn
G o
?r
dn
Gn
h m
In
Ón
°U p
?r
dn
G o
?r
dn
G
cümlesi namaz tesbihatında okunurken inkişaf eden lâtif
bir nükteyi uzaktan uzağa gördüm. tamamını tutamadım,
fakat işaret nev’inden bir iki cümlesini söyleyeceğim.
gördüm ki, gece âlemi, dünyanın yeni açılmış bir
menzili gibidir. Yatsı namazında o âleme girdim. Hayalin
fevkalâde inbisatından ve mahiyet-i insaniyenin bütün
dünya ile alâkadarlığından, koca dünyayı, o gecede bir
menzil gibi gördüm. zîhayatlar ve insanlar o derece
küçüldüler, görünmeyecek derecede küçüldüler. Yalnız o
menzili şenlendiren ve ünsiyetlendiren ve nurlandıran tek
şahsiyet-i maneviye-i Muhammediyeyi
(
AsM
)
hayalen
müşahede ettim. Bir adam yeni bir menzile girdiği zaman
menzildeki zatlara selâm ettiği gibi, “Binler selâm sana,
yâ resulallah”
(HaşİYe)
demeye bir arzuyu içimde
HaşİYe:
zat-ı Ahmediyeye
(
AsM
)
gelen rahmet, umum ümmetin ebedî
zamandaki ihtiyacatına bakıyor. onun için, gayr-i mütenahi salât yerin-
dedir. Acaba, dünya gibi koca, büyük ve gafletle karanlıklı, vahşetli ve
hâlî bir haneye birisi girse, ne kadar tedehhüş, tevahhuş, telâş eder. Ve
birden o haneyi tenvir ederek enis, munis, habip, mahbup bir yaver-i
ekrem
(
AsM
)
, sâdırda görünüp, o hanenin Malik-i rahîm-i kerîm’ini, o
hanenin her eşyasıyla tarif edip tanıttırsa, ne kadar sevinç, ünsiyet,
sürur, ışık, ferah verdiğini kıyas ediniz, zat-ı risaletteki salâvatın kıy-
metini ve lezzetini takdir ediniz.
alâkadar:
ilgili, münasebetli.
âlem:
dünya.
derece:
ölçü.
ebedî:
sonsuz, başlangıçsız, sürekli
olan.
enis:
kendisine alışılmış arkadaş.
ferah:
rahatlık, mutluluk.
fevkalâde:
olağanüstü.
gaflet:
gafillik, umursamazlık.
gayrimütenahi:
sonsuz.
habip:
sevgili.
hâlî:
boş.
hane:
ev, mesken.
haşiye:
dipnot.
hayalen:
hayal olarak.
ihtiyacat:
ihtiyaçlar.
inbisat:
yayılma, genleşme.
inkişaf:
görülme, keşfolunma.
işaret:
gösterme, alâmet.
kıyas:
karşılaştırma.
lâtif:
hoş, güzel.
mahbup:
sevilen.
mahiyet-i insaniye:
insanın esası,
iç yüzü.
malik-i rahîm-i Kerîm:
sonsuz
merhametiyle bol bol ikram eden
ve bütün varlıkların sahibi olan Al-
lah.
menzil:
yer, mesken.
munis:
kendisine alışılmış, sevimli,
müşahede:
gözle görme, sey-
retme.
namaz:
İslâm’ın beş şartından biri
olan salât.
nevi:
çeşit, tür.
nur:
aydınlık, ışık.
nükte:
ince söz ve mana.
rahmet:
merhamet etme, acıyıp
esirgeme.
sadr:
ön, baş, ileri.
salât:
dua.
selâm:
selâmet, esenlik.
sürur:
sevinç.
şahsiyet-i maneviye-i mu-
ham
mediye: Hz. Muham-
med’in (asm) manevî şahsiyeti.
şen:
göze ve gönüle hoş gö-
rünen hâl.
takdir:
bir şeyi kendi sınırları
içinde belirleme.
tarif:
tanıtım.
tedehhüş:
dehşete düşme,
korkma, irkilme.
telâş:
kaygılı hâl.
tenvir:
aydınlatma.
tesbihat:
Cenab-ı Hakkın bü-
tün noksan sıfatlardan uzak
ve bütün kemal sıfatlara sahip
olduğunu ifade eden sözler.
tevahhuş:
korkuya ve ürkün-
tüye kapılma.
umum:
bütün.
ümmet:
İslâmiyet milliyetine
mensup olanlar.
ünsiyet:
alışkanlık, ülfet.
vahşet:
korkunç, dehşet ve-
ren.
yaver-i ekrem:
en değerli me-
mur.
zat:
kişi, şahıs.
Zat-ı ahmediye:
Hz. Muham-
med’in zatı.
Zat-ı risalet:
peygamber olan
zat, Hz. Muhammed.
zîhayat:
hayat sahibi.
1.
Milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun sana, ey Allah’ın Resulü!
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
a
| 626 | Lem’aLar
1...,616,617,618,619,620,621,622,623,624,625 627,628,629,630,631,632,633,634,635,636,...1406
Powered by FlippingBook