OnÜçüncüNükte
Kardeşlerim,
risale-i nur’u müdafaa ve muhafazasında herkes, hat-
ta ben de çekilsem, beş kardeşimizin çekilmemeleri ge-
rektir. Bu arkadaşlarımız Hüseyin Usta, Halil İbrahim,
re’fet Bey, Hüsrev ve Hakkı efendilerdir. üç evvelkile-
rin ihtiyârsız ihtiyatsızlığı, diğer ikisinin zahirî düşmanla-
rının şahsî garazları yüzünden risale-i nur’a karşı çok faz-
la zarar yapılmak istenilmesine göre, risale-i nur ehem-
miyetli bir surette iştihar ve intişar etmesi gibi bir nimet-i
uzmayı netice vermese idi, bu kadar mazur ve masum ri-
sale-i nur Şakirtlerinin teellümatına sebebiyet verdiklerin-
den dolayı bu kardeşlerimizin ruhları pek çok sıkılacaktı.
İşte herkesten ziyade bu beş kardeşimizin ihtiyat edip,
yekvücut bulunmaları lâzımdır.
Sa i d Nu r s î
XC
OnDördüncüNükte
Kardeşlerim,
kalbime ihtar edildi ki: nasıl ki,
Mesnevî-i Şerif
şems-i
kur’ân’dan tezahür eden yedi hakikatinden bir hakikatin
âyinesi olmuş, kudsî bir şerafet almış, Mevlevîlerden baş-
ka daha çok ehl-i kalbin lâyemut bir mürşidi olmuş; öyle
Lem’aLar | 635 |
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
’
a
tezahür:
ortaya çıkma, görünme.
yekvücut:
tek vücut.
zahirî:
görünürdeki.
ziyade:
fazla.
âyine:
ayna.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i kalb:
kalbiyle manevî te-
rakkide bulunanlar.
evvel:
önce.
garaz:
düşmanca niyet, kin.
hakikat:
gerçek, asıl.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
ihtiyâr:
irade, istek, seçim, ter-
cih.
ihtiyat:
tedbirli hareket etme.
intişar:
yayılma, neşrolunma.
iştihar:
meşhur olma, ta-
nınma.
kudsî:
mukaddes, kutlu.
lâyemut:
ölmez, hayatı sön-
mez.
lâzım:
gerekli.
masum:
günahsız, suçsuz.
mazur:
özürlü olma, mazeretli
mesnevî-i Şerif:
Mevlâna’nın
her beyti kendi aralarında ka-
fiyeli olan, içinde dinî ve ahlâkî
nasihatler bulunan Farsça
eseri.
mevlevî:
Mevlevîlik tarikatine
mensup kimse.
muhafaza:
koruma.
müdafaa:
savunma.
mürşit:
doğru yolu gösteren,
rehber.
netice:
sonuç.
nimet-i uzma:
en büyük ni-
met.
nükte:
ince söz ve mana.
ruh:
insanın kalb boşluğun-
daki lâtif cisme binen, özü
kavranamayan idrak edici sır.
suret:
biçim, tarz.
şahsî:
hususî, kişisel.
şakirt:
talebe.
şems-i Kur’ân:
Kur’ân güneşi.
şerafet:
şereflilik.
teellümat:
elemler, acı duy-
malar.