taifemizin azametine bak, ‘sübhanallah’ de!” diye lisan-ı
hâl ile söylerler.
XC
DördüncüNükte
W
(1)
¢p
SÉs
æ?p
d o
™ p
aÉn
æn
en
h l
ój/
ó°n
T ¢l
Sr
Én
H p
¬«/
a n
ój/
ón
?r
G Én
ær
dn
õr
fn
Gn
h
ayetine dair gayet ehemmiyet kesb etmiş, mühim ve
mütefennin bir adam bu sual ile bazı hocaları ilzam et-
tiği bir suale muhtasar bir cevaptır.
SUAL
:
Deniliyor ki
: “demir yerden çıkıyor; yukarıdan
inmiyor ki
(2)
Én
ær
dn
õr
fn
G
denilsin. neden
(3)
Én
ær
Ln
ôr
Nn
G
dememiş;
zahiren muvafık görülmeyen
Én
ær
dn
õr
fn
G
demiş?”
ELCEVAP
:
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan,
Én
ær
dn
õr
fn
G
kelimesiyle,
demirdeki azîm ve çok ehemmiyetli nimet cihetini ihtar
etmek için
Én
ær
dn
õr
fn
G
demiş. Çünkü yalnız demirin zatını na-
zara vermiyor ki, “ihraç” desin. Belki demirdeki nimet-i
azîmeyi ve nev-i beşerin demire ne derece muhtaç oldu-
ğunu ihtar içindir. nimet ciheti ise aşağıdan yukarıya çık-
mıyor, belki rahmet hazinesinden geliyor. rahmet hazi-
nesi elbette âlî, yukarı ve manen yüksek mertebededir.
âlî:
yüce, yüksek.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
azamet:
büyüklük, yücelik.
azîm:
büyük, yüce.
cihet:
yön.
dair:
alâkalı, ilgili.
derece:
miktar, ölçü.
ehemmiyet:
önem.
gayet:
son derece.
hazine:
kıymetli şeylerin saklan-
dığı sağlam yer.
ihraç:
maden v.b. kazarak çı-
karma.
ihtar:
hatırlatma, uyarma.
ilzam:
susturma.
kesb:
kazanma.
Kur’ân-ı mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân-ı Ke-
rîm.
lisan-ı hâl:
bir şeyin duruşu ve gö-
rünüşü ile bir mana ifade etmesi.
manen:
manaca.
mertebe:
derece.
muhtaç:
ihtiyacı olan.
muhtasar:
kısa, özet.
muvafık:
uygun.
mühim:
önemli.
mütefennin:
fen öğrenimi gö-
ren.
nazar:
bakış, dikkat.
nev-i beşer:
insanlık.
nimet:
Allah’ın bağışladığı
maddî ve manevî lütuf ve ik-
ramlar.
nimet-i azîme:
büyük nimet.
nükte:
ince söz ve mana.
rahmet:
Allah’ın kullarını acı-
yıp bağışlaması, onlara maddî
ve manevî nimetler vermesi.
sual:
soru.
Sübhanallah:
Allah’ı her türlü
eksiklikten, ayıp ve kusurlar-
dan tenzih ederim manasına
gelen zikir ve tesbih sözü.
taife:
güruh, familya.
zahiren:
görünüşte.
zat:
kendi, öz.
1.
Biz demiri de indirdik ki, onda hem kuvvet ve şiddet, hem de insanlar için faydalar vardır.
(Hadid Suresi: 25.)
2.
İndirdik.
3.
Çıkardık.
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
’
a
| 614 | Lem’aLar