Lem'alar - page 568

tevbesi olsun, bu acip yalanı kim imza edebilir?” onları,
pusulayı yırtmaya mecbur etmiş.
İkinci bir numune:
Bilmediğim ve şimdi dahi tanımadı-
ğım bir zat, atını, beni gezdirmek için vermiş. Ben de, ra-
hatsızlığım için, teneffüs kastı ile, ekser günlerde, yazda
bir iki saat gezerdim. o at ve araba sahibine elli liralık ki-
tap vermeye söz vermiştim; tâ kaidem bozulmasın ve
minnet altına girmeyeyim.
Acaba bu işte hiçbir zarar ihtimali var mı? Hâlbuki, “o
at kimindir?” diye, elli defa bizlerden hem vali, hem adli-
yeciler, hem zabıta ve polisler sordular. güya büyük bir
hâdise-i siyasiye ve asayişe temas eden bir vakıadır! Hat-
ta, bu manasız soruşların kesilmesi için, iki zat, hamiye-
ten, biri “At benimdir,” diğeri “Araba benimdir” dedikle-
ri için, ikisini de benimle beraber tevkif ettiler.
Bu numunelere kıyasen, çok çocuk oyuncaklarına se-
yirci olup gülerek ağladık ve anladık ki, risale-i nur’a ve
şakirtlerine ilişenler maskara olurlar.
O numunelerden lâtif bir muhavere:
Benim tevkif kâ-
ğıdımda sebep “emniyeti ihlâl” suçu yazıldığından, ben
daha o pusulayı görmeden müddeiumuma dedim: “seni
geçen gece gıybet ettim. emniyet müdürü hesabına beni
konuşturan bir polise, ‘eğer bin müddeiumumî ve bin em-
niyet müdürü kadar bu memlekette emniyet-i umumiye-
ye hizmet etmemişsem –üç defa– Allah beni kahretsin’
dedim.”
sonra, bu sırada, bu soğukta, en ziyade istirahate ve
üşümemeye ve dünyayı düşünmemeye muhtaç olduğum
acip:
şaşılan ve hayret uyandıran
şey.
asayiş:
kanun ve nizam hâkimi-
yetinin sağlanması.
Y
irmi
a
lTıncı
l
em
a
| 568 | Lem’aLar
ekser:
pek çok.
emniyet:
güvenlik.
emniyet-i umumîye:
genel
güvenlik.
gıybet:
hazırda olmayan biri-
sinin aleyhinde konuşma.
güya:
sanki.
hâdise-i siyasiye:
siyasî hâ-
dise.
hâlbuki:
oysa ki.
hamiyeten:
mukaddes değer-
leri koruma gayreti ile.
ihlâl:
bozma.
ihtimal:
olabilirlik, mümkün
olma.
istirahat:
dinlenme, rahat-
lama.
kaide:
kural.
kıyasen:
kıyas yoluyla.
lâtif:
hoş, güzel.
mana:
anlam.
maskara:
gülünç, soytarı.
mecbur:
zorunda kalmış.
minnet:
bir iyilik karşısında
yük altında kalma.
muhavere:
konuşma.
muhtaç:
ihtiyacı olan.
müddeiumumî:
savcı.
numune:
örnek, misal.
pusula:
küçük not kâğıdı.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
şakirt:
talebe, öğrenci.
temas:
değmek.
teneffüs:
nefes alma, soluk-
lanma.
tevkif:
tutuklama.
vakıa:
olay.
vali:
bir vilâyeti idare eden en
büyük memur.
zabıta:
şehir güvenliğini sağ-
lamakla vazifeli bulunan idare.
zat:
kişi, şahıs.
ziyade:
fazla.
1...,558,559,560,561,562,563,564,565,566,567 569,570,571,572,573,574,575,576,577,578,...1406
Powered by FlippingBook