imandaki intisap ile, her mü’min gibi, bu vücudum dahi
hadsiz vücutların firaksız envarını kazanır. kendi gitse de
onlar arkada kaldığından, kendisi kalmış gibi memnun
olur.
Hulâsa, ölüm firak değil, visaldir, tebdil-i mekândır, bâ-
kî bir meyveyi sümbül vermektir.
•
B
eŞİNCİ
m
erteBe-İ
N
UrİYe-İ
H
aSBİYe
:
Yine bir vakit
hayatım çok ağır şeraitle sarsıldı ve nazar-ı dikkatimi öm-
re ve hayata çevirdi. gördüm ki, ömrüm koşarak gidiyor,
ahirete yakınlaşmış; hayatım dahi tazyikat altında sönme-
ye yüz tutmuş. Hâlbuki, Hayy ismine dair risalede izah
edilen hayatın mühim vazifeleri ve büyük meziyetleri ve
kıymettar faydaları böyle çabuk sönmeye değil, belki uzun
yaşamaya lâyıktır diye müteellimâne düşündüm. Yine üs-
tadım olan
(1)
o
?«/
cn
ƒr
dG n
ºr
©p
fn
h *GÉn
æo
Ñ°r
ùn
M
ayetine müracaat et-
tim. dedi: “sana hayatı veren Hayy-ı kayyum’a göre ha-
yata bak.”
Ben de baktım, gördüm ki, hayatımın bana bakması
bir ise, zat-ı Hayy-ı kayyum’a bakması yüzdür; ve bana
ait neticesi bir ise, Hâlık’ıma ait bindir. Şu hâlde, marzî-i
İlâhî dairesinde bir an yaşaması kâfidir, uzun zaman iste-
mez.
Bu hakikat dört mesele ile beyan ediliyor. ölü olma-
yanlar veyahut diri olmak isteyenler, hayatın mahiyetini
ve hakikatini ve hakikî hukukunu o dört mesele içinde
arasınlar, bulsunlar ve dirilsinler. Hulâsası şudur ki:
ahiret:
kıyametten sonra kurula-
cak olan âlem.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
bâkî:
ebedî, daimî.
beyan:
anlatma, izah.
dair:
alâkalı, ilgili.
envar:
nurlar, ışıklar.
firak:
ayrılık.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
hâlbuki:
oysa ki.
Hâlık:
her şeyi yoktan var eden,
Allah.
Hayy:
gerçek hayat sahibi olan,
Allah.
Hayy-ı Kayyum:
her hususta ik-
tidarı olan, her canlıya hayat veren
ve onları ayakta tutan, Allah.
hukuk:
haklar.
hulâsa:
öz, özet, sözün kısası.
intisap:
bağlanma.
izah:
açıklama, anlatma.
kâfi:
yeter.
kıymettar:
değerli, kıymetli.
lâyık:
uygun, münasip.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
hakikati.
marzî-i İlâhî:
Allah’ın rızasına
uygun işler.
mertebe-i nuriye-i hasbiye:
Hasbünallahü ve ni’me’l-vekîl
(Allah bize yeter, o ne güzel
vekildir) ayetinin mertebesi,
derecesi.
mesele:
problem, önemli
konu.
meziyet:
üstünlük vasfı, fazi-
let.
mühim:
önemli.
mü’min:
iman eden, inanan.
müracaat:
başvurma.
müteellimâne:
elem duyarak,
kederlenerek.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakış.
netice:
sonuç.
risale:
Risale-i Nurdan bir
mektup.
şerait:
şartlar.
tazyikat:
baskılar, zorlamalar.
tebdil-i mekân:
mekân deği-
şikliği.
üstat:
öğretici, muallim.
vazife:
görev.
visal:
kavuşma.
Zat-ı Hayy-ı Kayyum:
varlığı,
diriliği her an için olup gökleri
ve yerleri her an için tutan;
her şeye, her hususta iktidarı
yeten zat, Allah.
1.
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmran Suresi: 173.)
Y
irmi
a
lTıncı
l
em
’
a
| 562 | Lem’aLar