Lem'alar - page 560

(1)
Én
f
’ya dikkat edip, seninle beraber lisan-ı hâl ve lisan-ı kàl
ile
Én
æo
Ñ°r
ùn
M
’yı kimler söylüyorlar, dinle” emretti.
Birden baktım ki, hadsiz kuşlar ve kuşçuklar olan si-
nekler ve hesapsız hayvanlar ve nihayetsiz nebatlar ve ga-
yetsiz ağaçlar dahi benim gibi lisan-ı hâl ile
(2)
o
?«/
c n
ƒr
dG n
ºr
©p
fn
h *GÉn
æo
Ñ°r
ùn
M
manasını yâd ediyorlar. Ve her-
kesin yâdına getiriyorlar ki, bütün şerait-i hayatiyelerini
tekeffül eden öyle bir vekilleri var ki, birbirine benzeyen
ve maddeleri bir olan yumurtalar ve birbirinin misli gibi
katreler ve birbirinin aynı gibi habbeler ve birbirine mü-
şabih çekirdeklerden, kuşların yüz bin çeşitlerini, hayvan-
ların yüz bin tarzlarını, nebatatın yüz bin nev’ini ve ağaç-
ların yüz bin sınıfını yanlışsız, noksansız, iltibassız, süslü,
mizanlı, intizamlı, birbirinden ayrı farikalı bir surette, gö-
zümüz önünde, hususan her baharda, gayet çok, gayet
kolay, gayet geniş bir dairede, gayet çoklukla halk eder,
yapar bir kudretin azamet ve haşmeti içinde, beraberlik
ve benzeyişlik ve birbiri içinde ve bir tarzda yapılmalarıy-
la vahdetini ve ehadiyetini bize gösterir. Ve böyle hadsiz
mu’cizatı ibraz eden bir fiil-i rububiyete, bir tasarruf-i
hallâkıyete müdahale ve iştirak mümkün olmadığını bildi-
rir diye anladım. Her mü’min gibi benim hüviyet-i şah-
siyemi ve mahiyet-i insaniyemi anlamak isteyenler ve
benim gibi olmak arzu edenler,
Én
æo
Ñ°r
ùn
M
’daki
Én
f
cemiyetin-
de bulunan
ene
’nin, yani nefsimin tefsirine baksınlar.
arzu:
aşırı istek, heves.
azamet:
büyüklük, yücelik.
cemiyet:
topluluk.
ehadiyet:
Allah’ın her bir şeyde
birliğinin tecelli etmesi.
ene:
ben.
farika:
fark eden, ayıran.
fiil-i rububiyet:
Cenab-ı Hakkın
tedbir, terbiye ve idareye ait iş-
leri.
gayet:
son derece.
gayetsiz:
nihayetsiz, sonsuz.
habbe:
tane.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
halk:
yaratma.
haşmet:
ihtişam, heybet.
hususan:
özellikle
hüviyet-i şahsiye:
kişinin şahsî
hüviyeti.
ibraz:
ortaya koyma, gösterme.
iltibas:
yanlışlık, karışıklık.
intizam:
düzgünlük, tertipli olma.
iştirak:
ortaklık etme.
katre:
damla.
kudret:
kuvvet, iktidar.
lisan-ı hâl:
bir şeyin duruşu ve gö-
rünüşü ile bir mana ifade etmesi.
lisan-ı kàl:
söz ile anlatılan
mana, konuşma dili.
mahiyet-i insaniye:
insanın
esası, iç yüzü.
mana:
anlam.
misil:
benzer, eş.
mizan:
terazi, ölçü.
mu’cizat:
mu’cizeler.
müdahale:
karışma.
mü’min:
iman eden, inanan.
müşabih:
benzeyen.
nebat:
topraktan biten, bitki.
nebatat:
bitkiler.
nefis:
kendi, şahıs.
nevi:
çeşit, tür.
nihayetsiz:
sonsuz.
noksan:
eksik.
suret:
biçim, görünüş.
şerait-i hayatiye:
hayat şart-
ları.
tarz:
biçim, şekil.
tasarruf-i hallâkıyet:
her şeyi
yaratan Allah’ın kendi mül-
kündeki tasarrufu.
tefsir:
açıklama, izah.
tekeffül:
birine kefil olma.
vahdet:
birlik, teklik.
vekil:
kullarının işlerine ve rız-
kına kefil olan, her şeyi idaresi
altında bulunduran gözeten,
şahit ve koruyucu Allah.
yâd:
hatırlama, anma.
1.
Biz.
2.
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmran Suresi: 173.)
Y
irmi
a
lTıncı
l
em
a
| 560 | Lem’aLar
1...,550,551,552,553,554,555,556,557,558,559 561,562,563,564,565,566,567,568,569,570,...1406
Powered by FlippingBook