Lem'alar - page 565

ONBEŞİNCİRİCA(HaşİYe)
Bir zaman emirdağ’ında ikamete memur ve tek başı-
ma, menzilde âdeta bir haps-i münferit ve bana çok ağır
gelen tarassutlar ve tahakkümlerle bana işkence verme-
lerinden, hayattan usandım, hapisten çıktığıma teessüf
ettim. ruhucanımla denizli hapsini arzuladım ve kabre
girmeyi istedim. Ve “Hapis ve kabir bu tarz-ı hayata mü-
reccahtır” diye, ya hapse veya kabre girmeye karar ve-
rirken, inayet-i İlâhiye imdada yetişti, kalemleri teksir ma-
kinesi olan Medresetüzzehra şakirtlerinin ellerine yeni çı-
kan teksir makinesini verdi. Birden, nurun kıymettar
mecmualarından her tanesi, bir kalemle beş yüz nüsha
meydana geldi. Fütuhata başlamaları, o sıkıntılı hayatı ba-
na sevdirdi, “Hadsiz şükür olsun” dedirtti.
Bir miktar sonra, risale-i nur’un gizli düşmanları, fü-
tuhat-ı nuriyeyi çekemediler, hükümeti aleyhimize sevk
ettiler. Yine hayat bana ağır gelmeye başladı. Birden ina-
yet-i rabbaniye tecelli etti. en ziyade nurlara muhtaç
olan alâkadar memurlar, vazifeleri itibarıyla, müsadere
edilen nur risalelerini kemal-i merak ve dikkatle müta-
lâa ettiler. Fakat nurlar onların kalblerini kendine taraf-
tar eyledi. tenkit yerine takdire başlamalarıyla nur ders-
hanesi çok genişlendi, maddî zararımızdan yüz derece zi-
yade menfaat verdi, sıkıntılı telâşımızı hiçe indirdi.
Lem’aLar | 565 |
Y
irmi
a
lTıncı
l
em
a
lıklı etütlerin yapıldığı evler; Med-
rese-i Nuriye.
nüsha:
birbirinin aynı olan yazılı
metinlerden her biri.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
ruh-i can:
bütün benliğiyle.
sevk:
gönderme, yollama.
şakirt:
talebe.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahibini
tanıma ve ona karşı minnet
duyma.
tahakküm:
zorla hükmetme,
hükmü altına alma.
takdir:
beğenme, beğendiğini be-
lirtme.
tarassut:
gözetme.
tarz-ı hayat:
hayat tarzı.
tecelli:
belirme, görünme.
teessüf:
üzülme, eseflenme.
teksir makinesi:
baskı, çoğaltma
makinesi.
teksir:
çoğaltma.
telâş:
endişe, kaygı.
tenkit:
eleştiri.
vazife:
görev.
ziyade:
fazla.
HaşİYe:
nurun telif zamanı üç sene evvel bitmiş olmasından, bu on Be-
şinci rica, ileride bir nurcu tarafından İhtiyarlar lem’asının tekmiline,
telifine mehaz olmak üzere yazıldı.
âdeta:
sanki.
alâkadar:
ilgili, münasebetli.
aleyh:
onun üzerine.
arzu:
aşırı istek, heves.
fütuhat:
fetihler, zaferler.
fütuhat-ı Nuriye:
Risale-i Nur
ile yapılan iman ve Kur’ân hiz-
metinin akıl ve kalbleri fethet-
mesi.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
haps-i münferit:
hücre hapsi.
haşiye:
dipnot.
hükûmet:
yönetim.
ikamet:
oturma.
inayet-i İlâhîye:
Allah’ın yar-
dımı.
inayet-i rabbaniye:
Allah’ın
inayeti, yardımı.
işkence:
eziyet, maddî manevî
sıkıntı, zulüm.
itibarıyla:
değeriyle.
kabir:
mezar.
kemal-i merak:
tam bir me-
rak.
kıymettar:
değerli, kıymetli.
maddî:
maddeye ait, para, mal
vb. şeylerle ilgili.
mecmua:
toplanıp biriktirilmiş
şeylerin hepsi, koleksiyon.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın Doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
likte okutulmasını düşündüğü
üniversite.
menfaat:
fayda.
menzil:
yer, ev.
muhtaç:
ihtiyacı olan.
müreccah:
tercih edilen.
müsadere:
el konulma.
mütalâa:
dikkatli okuma, tet-
kik.
Nurlar:
Risale-i Nur eserleri.
Nur Dershanesi:
Risale-i
Nur’ların okunduğu, ve karşı-
1...,555,556,557,558,559,560,561,562,563,564 566,567,568,569,570,571,572,573,574,575,...1406
Powered by FlippingBook