Lem'alar - page 559

Madem sen intisab-ı imanî tezkeresiyle böyle bir nokta-i
istinat bulabildiğinden, hadsiz bir kuvvete ve kudrete da-
yanabilirsin; ben de ayetten bu dersimi aldıkça öyle bir
kuvve-i maneviyeyi buldum ki, değil şimdiki düşmanları-
ma, belki dünyaya meydan okuyabilir bir iktidar-ı imanî
hissederek, bütün ruhumla beraber
(1)
o
?«/
cn
ƒr
dG n
ºr
©p
fn
h *GÉn
æo
Ñ°r
ùn
M
dedim.
ü
ÇüNCü
m
erteBe-İ
N
UrİYe-İ
H
aSBİYe
:
Ben o gur-
betler ve hastalıklar ve mazlumiyetlerin tazyikiyle dünya-
dan alâkamı kesilmiş bularak, ebedî bir dünyada ve bâkî
bir memlekette daimî bir saadete namzet olduğumu iman
telkin ettiği hengâmda, tahassür akıtan “of, of!”tan vaz-
geçip, beşaşet izhar eden “oh, oh!” dedim. Fakat bu
gaye-i hayal ve hedef-i ruh ve netice-i fıtratın tahakkuku,
ancak ve ancak bütün mahlûkatının bütün harekâtlarını
ve sekenatlarını ve ahval ve a’mallerini kavlen ve fiilen
bilen ve kaydeden ve bu küçücük ve âciz-i mutlak nev-i
insanı kendine dost ve muhatap eden ve bütün mahlû-
kat üstünde bir makam veren bir kadîr-i Mutlak’ın had-
siz kudretiyle ve insana nihayetsiz inayet ve ehemmiyet
vermesiyle olabilir diye düşünürken, bu iki noktada,
yani, böyle bir kudretin faaliyeti ve zahiren bu ehemmi-
yetsiz insanın hakikatli ehemmiyeti hakkında imanın in-
kişafını ve kalbin itminanını veren bir izah istedim. Yi-
ne o ayete müracaat ettim. dedi ki:
(2)
Én
æo
Ñ°r
ùn
M
’daki
Lem’aLar | 559 |
Y
irmi
a
lTıncı
l
em
a
ve şarta tâbi olmaksızın her şeye
gücü yeten sonsuz kudret sahibi,
Allah.
kavil:
söz.
kudret:
kuvvet, iktidar.
kuvve-i maneviye:
manevî güç,
moral.
mahlûkat:
Allah tarafından yara-
tılanlar.
makam:
manevî mevki.
mazlumiyet:
mazlumluk, zulüm
görmüşlük.
mertebe-i nuriye-i hasbiye:
Has-
bünallahü ve ni’me’l-vekîl (Allah
bize yeter, o ne güzel vekildir)
ayetinin mertebesi, derecesi.
muhatap:
kendisine söz söyleni-
len kimse.
müracaat:
başvurma.
namzet:
aday.
netice-i fıtrat:
yaratılışın gaye ve
neticesi.
nev-i insan:
insan cinsi.
nihayetsiz:
sonsuz.
nokta-i istinat:
dayanak noktası.
ruh:
hayatın temeli ve sebebi olan
manevî varlık.
saadet:
mutluluk.
sekenat:
durma, hareket et-
meme.
tahakkuk:
gerçekleşme.
tahassür:
hasret çekme, üzülme.
tazyik:
zorlama, baskı.
telkin:
fikir aşılama.
tezkere:
belge, pusula.
zahiren:
görünüşte.
âciz-i mutlak:
her bakımdan
güçsüz, zayıf.
ahval:
hâller, durumlar.
alâka:
ilgi, bağ.
a’mal:
ameller, işler.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cüm-
lesi.
bâkî:
ebedî, daimî.
beşaşet:
güler yüzlülük.
daimî:
sürekli, devamlı.
ebedî:
sonsuz, daimî
ehemmiyet:
önem.
faaliyet:
icraat, işler.
fiilen:
yaparak, işleyerek.
gaye-i hayal:
hayal edilen
gaye.
gurbet:
gariplik, yabancılık.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek, esas.
harekât:
hareketler.
hedef-i ruh:
ruhun hedefi.
hengâm:
zaman, sıra.
iktidar-ı imanî:
imandaki kuv-
vet ve iktidar.
iman:
inanma, itikat.
inayet:
yardım, ihsan.
inkişaf:
açılma, keşfolunma.
intisab-ı imanî:
iman ederek
bir şeye dahil olmak.
itminan:
tatmin olma.
izah:
açıklama, anlatma.
izhar:
gösterme.
Kadîr-i mutlak:
hiç bir kayıt
1.
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmran Suresi: 173.)
2.
Bize yeter.
1...,549,550,551,552,553,554,555,556,557,558 560,561,562,563,564,565,566,567,568,569,...1406
Powered by FlippingBook