Lem'alar - page 523

uyanık kalıyordum. o karanlık gecelerde ve karanlıklı gur-
bette, Volga nehrinin hazin şırıltıları ve yağmurun rikkatli
şıpıltıları ve rüzgârın firkatli esmesi, beni derin gaflet uy-
kusundan muvakkaten uyandırdı. gerçi daha kendimi
ihtiyar bilmiyordum; fakat Harb-i Umumîyi gören ihti-
yardır. güya
(1)
Ék
Ñ«/
°T n
¿Gn
ór
dp
ƒr
dG o
?n
©r
én
j Ék
er
ƒn
j
sırrına mazhar ola-
rak, öyle günlerdir ki, çocukları ihtiyarlandırdığı cihetle,
kırk yaşında iken, kendimi seksen yaşında bir vaziyette
buldum. o karanlıklı, uzun gece ve hazin gurbet ve hazin
vaziyet içinde hayattan ve vatandan bir me’yusiyet geldi.
Aczime, yalnızlığıma baktım, ümidim kesildi. o hâlette
iken, kur’ân-ı Hakîm’den imdat geldi. dilim
(2)
o
/
c
n
ƒr
dG n
ºr
©p
fn
h *G Én
æo
Ñ°r
ùn
M
dedi. kalbim de ağlayarak dedi:
r
Ën
ƒ o
c
r
¿Én
en
’r
Gn
r
ºn
fGn
ƒo
JÉn
f r
ºn
Ø«
p
©n
°V r
ºn
ã`n
µ«
p
H r
ºn
Ñj
p
ôn
Z
(3)
»
p
¡ '
d p
G r
ân
gÉ n
c
r
Qn
Op
R r
ºn
gGƒn
Nr
On
ón
e r
Ë n
ƒ o
L o
ƒr
Øn
Y
ruhum dahi vatanımdaki eski dostları düşünüp o gur-
bette vefatını tahayyül ederek, niyazi-i Mısrî gibi dedim:
Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp,
Şevk ile her dem uçup, çağırırım dost, dost!
diye dostları arıyordu.
Her ne ise... o hüzünlü, rikkatli, firkatli, uzun gurbet
gecesinde, dergâh-ı İlâhîde zaaf ve aczim o kadar büyük
bir şefaatçi ve vesile oldu ki, şimdi de hayretteyim. Çün-
kü birkaç gün sonra, gayet hilâf-ı me’mul bir surette,
Lem’aLar | 523 |
Y
irmi
a
lTıncı
l
em
a
olan manevî varlık.
suret:
biçim, tarz.
şefaat:
bir suçlu veya ihtiyaç sa-
hibinin af ve iyiliğe kavuşması için
yapılan aracılık.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek.
tahayyül:
hayale getirme.
vaziyet:
durum, hâl.
vaziyet:
durum.
vefat:
ölüm.
vesile:
vasıta.
zaaf:
zayıflık, güçsüzlük.
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
cihet:
yön.
dem:
an, vakit.
dergâh-ı İlâhî:
İlâhî dergâh.
firkat:
ayrılık.
gaflet:
gafillik, endişesizlik.
gam:
keder, tasa.
gayet:
son derece.
gurbet:
gariplik, yabancılık.
güya:
sanki.
hâlet:
hâl.
Harb-i Umumî:
genel harb,
1914. 1918 yılları arasında ce-
reyan eden “Birinci Dünya Sa-
vaşı.”
hazin:
hüzün veren, elemli.
hilâf-ı me’mul:
beklenenin
aksine.
hüzün:
keder, tasa.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
mazhar:
nail olma.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
muvakkaten:
geçici olarak.
rikkat:
müteessir olma hâleti.
ruh:
hayatın temeli ve sebebi
1.
Çocukları ihtiyarlatan gün. (Müzzemmil Suresi: 17.)
2.
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmran Suresi: 173.)
3.
Garibim, kimsesizim, zayıfım, güçsüzüm; imdat derim.
Affını istiyorum, yardımını diliyorum dergâhından, ey Allah’ım!
1...,513,514,515,516,517,518,519,520,521,522 524,525,526,527,528,529,530,531,532,533,...1406
Powered by FlippingBook