Lem'alar - page 363

gitti. sonra hanesinin ikinci kapısından çıktı, diğer bir fa-
kiri orada da gördü. onun yanında da bir parça eğlendi,
ayrıldı, gitti.
Uzaktan bakan o sahabe merak etti. gitti, o fakirlere
sordu: “İmam sizin yanınızda durdu, ne yaptı?”
Her birisi dedi: “Bana bir altın verdi.”
o sahabe dedi: “Fesübhanallah! Çarşı içinde kırk pa-
ra için böyle münakaşa etsin de, sonra hanesinde iki yüz
kuruşu kimseye sezdirmeden, kemal-i rıza-i nefisle ver-
sin!” diye düşündü. gitti, Hazret-i Abdullah ibni ömer’i
gördü, dedi:
“Yâ imam, bu müşkülümü hallet. sen çarşıda böyle
yaptın, hanende de şöyle yapmışsın.”
ona cevaben dedi ki: “Çarşıdaki vaziyet iktisattan ve
kemal-i akıldan ve alış verişin esası ve ruhu olan emniye-
tin, sadakatin muhafazasından gelmiş bir hâlettir, hısset
değildir. Hanemdeki vaziyet, kalbin şefkatinden ve ru-
hun kemalinden gelmiş bir hâlettir. ne o hıssettir ve ne
de bu israftır.”
İmam-ı Azam, bu sırra bir işaret olarak
p
±Gn
ôr
°Sp
’r
G p
‘ n
ôr
«n
N n
’ Én
ªn
c p
ôr
«n
ÿr
G p
‘ n
±Gn
ôr
°Sp
G n
demiş. Yani,
Hayırda ve ihsanda
–fakat müstahak olanlara–
israf ol-
madığı gibi, israfta da hiçbir hayır yoktur
.”
Lem’aLar | 363 |
o
n
d
okuzuncu
l
em
a
ruh:
insandaki canlılığın ve dirili-
ğin, iradeyle ilgili ve irade dışı ha-
reketlerin ve anlayış kabiliyetinin
kaynağı, özü.
sadakat:
bağlılık, doğruluk.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü gör-
mekle şereflenen ve onun soh-
betlerine katılan mü’min kimse.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dikkat,
tecrübe, yetenek ve sezgi yardı-
mıyla kavranabilen en ince en zor
yanı .
şefkat:
içten ve karşılıksız merha-
met, sevgi.
vaziyet:
durum.
cevaben:
cevap olarak, karşı-
lık şeklinde.
emniyet:
eminlik, güvenme.
esas:
asıl, temel.
Fesübhanallah:
Allah (c.c.) ne
güzel yaratmış; Allah bütün
kusur ve noksanlıklardan mü-
nezzehtir, her şey kendine
tesbih eder anlamında olup
hayret ve şaşkınlığı ifade için
söylenir.
hâlet:
hâl, durum.
halletme:
çözme.
hane:
ev, mesken.
hayır:
iyilik, faydalı iş.
hırs:
aç gözlülük, cimrilik.
hısset:
hasislik, cimrilik, pinti-
lik.
ihsan:
iyilik etme, ikram etme,
lütuf.
iktisat:
tutumluluk, gereğin-
den fazla veya az harcamak-
tan kaçınma.
imam:
bir ilimde sözü delil ka-
bul edilebilecek derecede de-
rin ve geniş bilgi sahibi olan
âlim.
israf:
ihtiyaçtan fazlasını har-
cama, savurganlık.
işaret:
nişan, alâmet.
kemal:
olgunluk, yetkinlik,
mükemmellik.
kemal-i akıl:
aklın olgunluğu,
aklın mükemmelliği.
kemal-i rıza-i nefis:
nefsin
tam rıza göstermesi.
muhafaza:
koruma.
münakaşa:
tartışma, karşılıklı
sözle çekişme.
müstahak:
hak eden, muhtaç.
müşkül:
zor, anlaşılması güç
konu.
netice:
sonuç.
nükte:
ince ve derin manalı
söz.
1...,353,354,355,356,357,358,359,360,361,362 364,365,366,367,368,369,370,371,372,373,...1406
Powered by FlippingBook