Kastamonu Lahikası - page 84

bütün dünyaya muhalif olarak fakr-ı hâliyle beraber iz-
zet-i İlâhiye ve izzet-i ilmiyeyi muhafaza için ölümden be-
ter musibetlere karşı göğüs geren, tahammül eden
Risa-
le-i Nur
tercümanı olduğu gibi, zeminde ve semavatta
hikmetle tasarrufatın muammasını açan yine
Risale-i
Nur
olduğu sadık ve musaddaktır. Bu kuvvetli münase-
bet-i maneviyeyi teyit eden bir emaresi de şudur ki:
(1)
p
ºr
?p
©r
dG Gƒo
dho
G
makam-ı cifrîsi iki yüz on dört olup,
Risa-
le-i Nur
’un bir ismi olan
r
¿Én
es
õdG o
™j/
ón
H
’ ın (şeddeli
R
lâm
aslî sayılır) makamı olan iki yüz on dörde tam tamına
tevafuku ve müellifinin hakikî ve daimî ismi olan
Molla
Said’
in makamı olan iki yüz on beşe birtek farkla tevafu-
ku, elbette bu kelime-i kudsiyenin her asra baktığı gibi,
bu asra da medar-ı nazar bir ferdi
Resaili’n-Nur
olduğu-
na bir emare olduğu gibi;
(2)
p
§r
°ùp
?r
dÉp
H Ék
ªp
FBÉ`n
b p
ºr
?p
©r
dG Gƒo
dho
Gn
h
(okunmayan ikinci
vav
ve
hemze
sayılmaz.) makamı
olan altı yüz bir adediyle,
Risale-i Nur
’un beş yüz doksan
dokuz makamına ve
Resaili’n-Nur
makamına yalnız iki
farkla, iki ismine tevafuku dahi bir emare olduğu; ve
(3)
p
ºr
?p
©r
dG Gƒo
dho
Gn
h o
án
µp
Ä'
` = ?n
ªr
dGn
h n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
d p
G =
'
’ o
¬s
`fn
G *G n
óp
¡n
°T
cümle-i tevhidiye-i kudsiyesinin makam-ı cifrîsi ve ebce-
dîsi olan bin üç yüz altmış adediyle,
(HÂşİYe)
tam tamına bu
acip isyan, tuğyan, temerrüt asrının ve garip küfran ve
HaşİYe:
okunmayan iki
hemze
sayılmaz.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
asır:
yüzyıl.
cümle-i tevhidiye-i kudsiye:
Al-
lah’ın birliği ile ilgili mukaddes,
yüce cümle.
daimî:
sürekli, devamlı.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
fakr-i hâl:
hâli, yaşayışı fakirce
olan.
garip:
tuhaf, hayret verici.
hakikî:
gerçek.
haşiye:
dipnot.
hemze:
elif, sessiz elif harfi.
hikmet:
gaye, maksat.
isyan:
başkaldırma, itaatsizlik,
emre karşı gelme.
izzet-i ilâhiye:
Cenab-ı Hakk’ın
sonsuz izzeti, yüce şerefi.
izzet-i ilmiye:
ilmin izzeti, ilmin
gerektirdiği ağırbaşlılık.
kelime-i kudsiye:
yüce, kudsî
söz.
küfran:
iyilik bilmeme, görülen
iyiliği unutma, nankörlük.
lâm-ı aslî:
ke
makam:
durulacak yer, rütbeli
yer.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam,
cifir hesabına göre ulaşılan neti-
ce, sayı değeri.
makam-ı ebcedî:
ebcetle ilgili
makam, ebcedî mana, ebcedî he-
sap.
medar-ı nazar:
göz önünde bu-
lundurulması gereken.
muamma:
anlaşılmaz, çözülmesi
güç iş, anlamı gizli ve güç anlaşılır
söz.
muhafaza:
koruma.
muhalif:
zıt, karşıt, aykırı.
musaddak:
tasdik edilmiş, doğru-
lanmış, doğruluğu kabul edilmiş.
musibet:
felaket, bela.
müellif:
eser telif eden, yazan.
münasebet-i manevîye:
manevî
münasebet, yakınlık, irtibat.
Resailü’n-nur:
Nur risalesi, Bedi-
üzzaman Said Nursî’nin eserleri-
nin adı.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sadık:
doğru, gerçek, hakikî olan.
semavat:
semalar, gökler.
şedde:
Arapça ve Farsçada iki de-
fa okunması gereken bir har-
fin üzerine konulan ve o harfi
iki defa okutan işaret.
tahammül:
zora dayanma,
kötü ve güç durumlara karşı
koyabilme, katlanma.
tasarrufat:
tasarruflar, idare
etmeler.
temerrüt:
inatçılık, hakkı ka-
bulde direnme.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra,
ölçü ve münasebetler içeri-
sinde birbirine denk gelme.
teyit:
kuvvetlendirme, sağ-
lamlaştırma; doğru çıkarma.
tuğyan:
zulüm, haksızlık ve
küfürde ileri gitme.
zemin:
yeryüzü.
1.
İlim sahipleri. (Âl-i İmran Suresi: 18.)
2.
İlim sahipleri, bütün kâinatı adaletle tedbir ve idare eden... (Âl-i İmran Suresi: 18.)
3.
Bütün kâinatı adaletle tedbir ve idare etmekte olan Allah, Ondan başka ibadete lâyık hiç-
bir ilâh bulunmadığını apaçık delillerle bildirdi. Buna melekler ve ilim sahipleri de şahitlik
ettiler. (Âl-i İmran Suresi: 18.)
| 84 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,74,75,76,77,78,79,80,81,82,83 85,86,87,88,89,90,91,92,93,94,...478
Powered by FlippingBook