Kastamonu Lahikası - page 79

Hâlbuki, bu dünyada en ziyade alâkadar olduğum on-
lardır. Her ne ise…
(HaşİYe)
Bu defa hakikatlerin yemişle-
ri nev’inde ve risale-i nur talebelerinin medar-ı teşviki
olan letaif-i tevafukiyeden birisini, Feyzi’nin sebebiyle ve
arzusuyla size gönderildi. Şöyle ki:
Bir gün tashihat işim yoktu.
İşaratü’l-İ’caz
’ın
ä
teva-
fuku hakkında yanlışım ve sehvim hatırıma geldi. Bir ke-
faretü’z-zünup aradım. Birden, lâfzullahın başı olan
elif
,
Risale-i Nur
’un bir muhtasar fihristesi ve çekirdek-i aslîsi
olan
İşaratü’l-İ’caz’
da ve resail-i sairede kerametkârâne
vaziyetler gösterdiğini düşündüm. Acaba lâfzullahın
?
ve
?
harfleri dahi ne vaziyet gösterecek diye baştan aşa-
ğıya kadar bütün
İşaratü’l-İ’caz
’ı, sahifelerdeki satır baş-
ları ve nihayetlerini saydım.
?
ve
?
’nin
elif
gibi keramet-
kârâne vaziyetini gördüm. Belki, inşaallah, tevafukta se-
hivden gelen kusurlarıma ve yanlışlarıma bu da bir küçük
kefaretü’z-zünup olur.
evvelki mektupta,
İşaratü’l-İ’caz’
da, sair hurufatın
mecmuu başka bir tarzda ehemmiyetli bir vaziyet-i hari-
kaları bulunduğuna bir işaret, bir uç, bir emare gördüğü-
müzü size yazmıştık; fakat, o geniş sırrı tamamen gör-
mek çok zamana muhtaç olduğundan, çok ehemmiyetli
vazifeler şimdilik onunla iştigale müsaade etmedi.
K
astamonu
L
âhiKası
| 79 |
tarz:
biçim, şekil.
tashihat:
düzeltmeler, tashihler.
tevafuk:
uyma, uygunluk, birbiri-
ne denk gelme.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum.
vaziyet-i hârika:
olağanüstü du-
rum.
ziyade:
fazla, fazlasıyla.
alâkadar:
ilgili, ilişki.
çekirdek-i aslî:
asıl çekirdek,
öz; kâinatın özü, aslî çekirde-
ği.
ehemmiyetli:
önemli.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
evvel:
önce.
fihriste:
katalog, liste.
hakikat:
gerçek, esas.
haşiye:
dipnot.
hurufat:
harfler.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
iştigal:
bir işle uğraşma, meş-
gul olma.
kefaretü’z-zünup:
günahla-
rın kefareti.
kerametkârane:
kerametli
bir şekilde, keramet gösterir-
cesine.
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
Lâfzullah:
Allah lâfzı.
letaif-i tevafukiye:
uygun-
luktaki güzellikler.
mecmu:
toplam, tüm.
medar-ı teşvik:
şevklendir-
me sebebi, teşvik kaynağı.
muhtasar:
kısaltılmış, özet.
müsaade:
izin.
nev:
çeşit, tür.
nihayet:
son.
resail-i saire:
diğer risaleler.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sahife:
sayfa.
sâir:
diğer, başka, öteki.
sehiv:
hata, yanlışlık.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dik-
kat ve tecrübe ile anlaşılan
en ince yanı.
talebe:
öğrenci.
HaşİYe:
Huruf-i kur’âniyeyi tercüme ile tahrif, tağyir etmek mülhitlerin
dehşetli cinayetlerine mukabil cihad eden said, ifratkârâne ve müsrifâ-
ne tevafukta bir tetkikatı lüzumsuz değil, manasız olmaz.
1...,69,70,71,72,73,74,75,76,77,78 80,81,82,83,84,85,86,87,88,89,...478
Powered by FlippingBook