Kastamonu Lahikası - page 83

p
§r
°ùp
?r
dÉp
H Ék
ªp
FBÉ`n
b p
ºr
?p
©r
dG Gƒo
dho
Gn
h o
án
µp
Ä'
` = ?n
ªr
dGn
h n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
d p
G =
'
’ o
¬s
fn
G *G n
óp
¡n
°T
(1)
o
º«/
µ
n
ër
dG o
õj/
õn
©r
dG n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
d p
G =
'
ayetini okurken, hiç düşünmediğim, akıl ve kalbimde bir
şey, taharriye bir sebep yokken, birden bire ruhun pen-
ceresine şu azîm ayet-i kerimenin
Risale-i Nur
’a ve mü-
ellifine bir münasebet-i maneviye ile işareti gösterildi.
namazdan sonra düşündüm; hakikaten kuvvetli bir mü-
nasebet-i maneviyesi var. Şöyle ki:
Bu kâinatta, vahdaniyet-i İlâhiyeyi cin ve ins ve ruha-
niyata karşı kat’î bir surette gösterip ispat eden, birinci
kur’ân-ı Azîmüşşan olduğu gibi; bu asırda ikinci, üçüncü
derecede kemal-i adaletle ve sadık ve musaddak hüccet-
lerle vahdaniyeti vazıh ve bâhir bir surette kâinat safa-
hatında ins ve cinnin enzarına arz edip ispat eden
Risa-
le-i Nur
, bütün tabakat-ı beşere hem medrese, hem mek-
tep, hem kışla, hem hakîm, hem hâkim olarak en âmî
avamdan en ehass-ı havassa kadar ders verip talim ve
terbiye etmesi bizce meşhut olmasıyla, bu ayet-i kerîme-
nin bir mevzuu, bir mâsadakı da
Risale-i Nur
olmasına,
şüphesiz bir kanaat veriliyor.
İkinci kelime-i tevhidden sonra
(2)
o
º«/
µ
`n
ër
dG o
õj/
õn
©r
dn
G
isimleriyle, Cenab-ı Hak (celle celâlühü), zatını tavsif bu-
yurup, ikinci derecede aynı isimlerin mazharı olan
Risaletü’n-Nur
şahs-ı manevîsine işaret etmesi, kur’ân-ı
Azîmüşşan’ın şe’nine yakışır bir keyfiyettir. Çünkü, belki
K
astamonu
L
âhiKası
| 83 |
ve her bir şeyi hükmü altında tu-
tan.
hekîm:
hekim, doktor.
hüccet:
delil.
ins:
insan, beşer, Âdemoğlu.
ispat:
doğruyu delillerle göster-
me.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tereddü-
de mahal bırakmayan.
Kelime-i tevhid:
tevhid-i İlâhîyi
ifade eden lâilahe illallah Muham-
medün Resulullah cümlesi.
kemal-i adalet:
adaletin en mü-
kemmeli, eksiksiz ve noksansız
bir adalet.
keyfiyet:
bir şeyin nasıl olduğu,
hal, durum, iç yüz.
kışla:
ask. askerlerin topluca ba-
rındığı büyük yapı; askerî birlikle-
re ait bina.
Kur’ân-ı azîmüşşan:
şan ve şere-
fi yüce olan Kur’ân.
mâsadak:
mananın fertleri, an-
lamlardan biri.
mazhar:
İlahî tecellilerin görün-
düğü yer.
medrese:
ders okutulan yer.
mektep:
öğrenim yeri.
meşhur:
şöhretli, ünlü, herkesin
bildiği.
mevzu:
konu.
musaddak:
tasdik edilmiş, doğru-
lanmış, doğruluğu kabul edilmiş.
müellif:
eser telif eden, yazan.
münasebet-i manevîye:
manevî
münasebet, yakınlık, irtibat.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın te-
meli ve sebebi olan manevî var-
lık.
ruhaniyat:
madde âleminden
başka bir âlemde, ruhlar âlemin-
de yaşayan varlıklar, cinler ve
melekler.
sadık:
doğru, gerçek, hakikî olan.
safahat:
safhalar, devreler.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs,
belli bir kişi olmayıp bir cemaat-
teb meydana gelen manevî şahıs.
şe’n:
iş, durum, özellik, yapı.
tabakat-ı beşer:
insan tabakaları,
insanların oluşturduğu sosyal sı-
nıflar.
taharri:
arama, araştırma.
talim:
ders verme, öğretme.
tavsif:
vasıflandırma, mahiyetini
ortaya koyma, niteleme.
terbiye:
besleyip büyütme, yetiş-
tirme, eğitme.
vahdaniyet:
Allah’ın birliği ve
varlığı, Allah’ın bir oluşu.
vahdaniyet-i ilâhiye:
İlâhî birlik,
Allah’ın bir, tek olması.
vazıh:
açık, âşikar; kolay anlaşılır.
zat:
kendi.
âmî:
bilgisiz, cahil.
arz:
sunma.
avam:
kültürlü, yüksek taba-
kadan olmayan; cahil halk ta-
bakası.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’ın aye-
ti; azamet ve şerefi olan ayet.
azîm:
büyük.
bâhir:
apaçık, aşikar.
Celle Celâlühü:
şanı yüce ol-
sun.
cin:
gözle görünmez, lâtif ci-
simlerden ibaret bir yaratık.
ehass-ı havas:
seçkinlerin en
seçkini, ileri gelenlerin en ba-
şındaki.
enzar:
bakışlar, bakmalar, na-
zar etmeler.
hakikaten:
hakikat olarak,
doğrusu, gerçekten.
hâkim:
herşeye hükmeden
1.
Bütün kâinatı adaletle tedbir ve idare etmekte olan Allah ki, Ondan başka ibadete lâyık
hiçbir ilâh bulunmadığını apaçık delillerle bildirdi. Buna melekler ve ilim sahipleri de şahit-
lik ettiler. Ondan başka ilâh yoktur, Onun kudreti her şeye galiptir ve Onun her işi hikmet-
ledir. (Âl-i İmran Suresi: 18.)
2.
O kudreti her şeye galip gelen Aziz ve her işi hikmetle yapan Hakîmdir. (Âl-i İmran Suresi:
18.)
1...,73,74,75,76,77,78,79,80,81,82 84,85,86,87,88,89,90,91,92,93,...478
Powered by FlippingBook