Kastamonu Lahikası - page 77

İkinci cihet:
nasıl ki çok mübarek ve kudsî büyük bir
zat, gayet fakir ve muhtaç bir adama, ümit edilmediği bir
tarzda, iltifatkârâne, bir kapta, bazı kâğıtlara sarılı bir he-
diye ihsan etse; elbette o bîçare adam, o pek büyük za-
ta karşı hediyenin binler mislinden fazla teşekkür etmek
ister. Ve bin o hediye kadar kıymetli bulunan, o hediye
ile gösterilen iltifatına karşı ne kadar teşekkürde israf ve
ifrat etse de makbuldür. Ve o çok mübarek zatın o hedi-
yesine sardığı kâğıtları da teberrük deyip şeker gibi yese,
hatta o hediye içindeki cevizlerin sert kabuklarını da te-
berrük diye ekmek gibi yutsa ve o hediyenin kabını mü-
barek bir kitap gibi öpse ve başına koysa, israf olmadığı
gibi; aynen öyle de,
Risale-i Nur
yüzünde irade-i amme,
inayet-i hassa iltifatını tevafuk zarfıyla ihsan edilmiş. el-
bette tevafuka dair tafsilât, tasvirat, fiilî teşekküratın bir
nev’idir ve sevincin ve minnettarlığın heyecanlı tereşşu-
hatıdır; kusura bakılmaz. evet, böyle bir zatın iltifatını
gösteren maddî kırk para ihsanına karşı kırk bin teşek-
kür edilse israf değil.
İkinci mesele:
Ben hem kendimde, hem bu yakındaki
risale-i nur talebelerinde, şuhur-i muharremeden son-
ra bir yorgunluk ve şevkte bir fütur görüyordum. sebebi-
ni vazıhan bilmiyordum. Şimdi, eskide söylediğim tahmi-
nî sebep, hakikat olduğunu gördüm. Şöyle ki:
nasıl maddî hava fena ise, fena tesir ediyor; manevî
hava da bozulsa, herkesin, istidadına göre bir sarsıntı
verir. Şuhur-i selâse ve muharremede âlem-i İslâm’ın
manevî havası umum ehl-i imanın ahiret kazancına ve
K
astamonu
L
âhiKası
| 77 |
olmayan.
mesele:
önemli konu.
minnettar:
bir iyiliğe karşı teşek-
kür duygusu içinde olan.
misl:
kat; eş.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
nev:
çeşit, tür.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
şuhur-i muharrame:
savaşmanın
haram olduğu mübarek aylar; Zil-
kade, Zilhicce, Muharrem ve Re-
cep.
Şuhur-i selâse:
Üç Aylar; Recep,
Şaban ve Ramazan.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar,
izahlar.
tahminî:
tahmin yoluyla, tahmi-
ne ait, tahmine göre, aşağı yuka-
rı hesaplanan.
talebe:
öğrenci.
tarz:
biçim, şekil.
tasvirat:
tasvirler, resmini yap-
malar, bir şeyi çeşitli ifade şekille-
ri ile anlatmalar.
teberrük:
bir şeyi bereket ve
saadet vesilesi sayarak almak ve-
ya vermek.
tereşşuhat:
damlamalar, sızıntı-
lar.
tesir:
etki.
teşekkürat:
teşekkürler, minnet,
memnuniyt ve şükür ifade etme-
ler.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra, ölçü
ve münasebetler içerisinde birbi-
rine denk gelme.
umum:
bütün.
vazıhan:
açık olarak, açıkça, açık
açık, aşikâr, açık şekilde.
zat:
kişi, şahıs.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
cihet:
yön.
dair:
alakalı, ilgili.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
fiilî:
fiille ilgili, gerçekten yapı-
lan iş.
fütur:
zayıflık, gevşeklik,
usanç.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, doğru.
ifrat:
aşırılık, pek ileri gitme,
haddini aşma.
ihsan:
bağışlama, ikram et-
me, lütuf.
iltifat:
güzel sözler söyleye-
rek birini samimî olarak okşa-
ma.
iltifatkârane:
iltifat edene
yakışır şekilde, iltifat ederce-
sine, iltifat ederek.
inayet-i hassa:
özel yardım,
Cenab-ı Hakk’ın sevdiği kulla-
rına yapmış olduğu hususî hi-
mayesi ve yardımı.
irade-i âmme:
genel irade,
güç.
israf:
gereksiz yere harcama,
ihtiyaçtan fazlasını harcama,
savurganlık.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kudsî:
mukaddes, yüce.
maddî:
madde ile alakalı, cis-
manî.
makbul:
kabul edilmiş, ge-
çerli.
manevî:
manaya ait, maddî
1...,67,68,69,70,71,72,73,74,75,76 78,79,80,81,82,83,84,85,86,87,...478
Powered by FlippingBook