Kastamonu Lahikası - page 88

38
·
Aziz, SıddıkKardeşlerim!
sizlerin ümidimin pek fevkinde gayret ve faaliyetiniz,
beni ahir hayatıma kadar mesrur ve müteşekkir edecek
bir mahiyettedir. Bu defa mektubunuzda, “Hıfz-ı
kur’ân’a çalışmak ve
Risale-i Nur
’u yazmak; bu zaman-
da hangisi takdim edilse daha iyidir?” diye sualinizin ce-
vabı bedihîdir. Çünkü,
bu kâinatta ve her asırda en bü-
yük makam Kur’ân’ındır. Ve her harfinde ondan tâ bin-
ler sevap bulunan Kur’ân’ın hıfzı ve kıraati, her hizmete
mukaddem ve müreccahtır. Fakat, Risale-i Nur dahi o
Kur’ân-ı Azîmüşşan’ın hakaik-ı imaniyesinin bürhanları,
hüccetleri olduğundan ve Kur’ân’ın hıfz ve kıraatine vası-
ta ve vesile ve hakaikını tefsir ve izah olduğu cihetle,
Kur’ân hıfzıyla beraber ona çalışmak da elzemdir.
nur Fabrikası ve gül Fabrikası devairinde, Mübarekler
Heyetinde, lütfiler numunelerinde, Hacı Hafızlar cema-
atinde, sıddık süleyman, Hakkı’nın makamlarında bulu-
nan her bir kardeşlerimize, hususan elli ümmîden çıkan
risale-i nur talebelerine birer birer selâm ve dua ediyo-
ruz ve dualarınızı istiyoruz.
.´.¢S
ì@í
ahir hayat:
hayatın son devresi.
asr:
yüzyıl.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bedihî:
delil ve ispata muhtaç
olamayacak derecede açık ve or-
tada olan.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
cemaat:
topluluk, aralarında çe-
şitli bağlar bulunan insanlar top-
luluğu.
cihet:
yön.
devair:
daireler.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
elzem:
daha (en, pek) lâzım, lü-
zumlu, gerekli.
fevkinde:
üstünde.
hakaik:
hakikatler, doğrular, ger-
çekler.
hakaik-ı imaniye:
imana ait ha-
kikatler, imanî gerçekler.
heyet:
bir topluluğu meydana
getiren kişilerin bütünü, komite.
hıfz:
Kur’ân’ı ezberleme.
hıfz-ı Kur’ân:
Kur’ân’ın ezberlen-
mesi, Kur’ân-ı Kerîm’i tamamıyla
ezberleme.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hüccet:
delil.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile an-
latma.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
kıraat:
okuma, devamlı ve
düzgün okuma.
Kur’ân:
Allah tarafından va-
hiy yoluyla Hz. Muhammed’e
indirilmiş, semavî kitapların
sonuncusu.
Kur’ân-ı azîmüşşan:
şan ve
şerefi yüce olan Kur’ân.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
tabiatı, niteliği.
makam:
büyük yer, mevki.
mesrur:
sevinçli, memnun.
mukaddem:
makam ve mer-
tebesi, derecesi önde, yüksek
olan.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müreccah:
tercih edilen, üs-
tün tutulan.
müteşekkir:
teşekkür eden.
nümune:
örnek.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
selâm:
barış, rahatlık, sela-
met ve esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sual:
soru.
takdim:
arz etme, sunma.
talebe:
öğrenci.
tefsîr:
Kur’ân’ın mana bakı-
mından izahı, açıklaması.
ümmî:
köylü, okumamış, tah-
sil görmemiş olan.
vasıta:
aracı.
vesile:
aracı, vasıta.
| 88 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,78,79,80,81,82,83,84,85,86,87 89,90,91,92,93,94,95,96,97,98,...478
Powered by FlippingBook