Kastamonu Lahikası - page 93

41
·
telifinden otuz dört sene sonra,
Münazarat
namında-
ki esere baktım. gördüm ki, eski said’in o zamandaki
inkılâptan ve o muhitten ve tesirat-ı hariciyeden neş’et
eden bir hâlet-i ruhiye ile yazdığı bu gibi eserlerinde hatiat
var. o kusurat ve hatiatımdan nedamet ediyorum. Ce-
nab-ı Hakkın rahmetinden niyazım odur ki, ehl-i imanın
me’yusiyetlerini izale niyetiyle ettiği hatiat hüsnüniyetine
bağışlansın, affedilsin.
eski said’in bu gibi eserlerinde iki esas-ı mühim hük-
mediyor. o iki esasın hakikatleri vardır. Fakat, ehl-i ve-
lâyetin keşfiyatı tevilâta ve rüya-i sadıkanın tevile muhtaç
oldukları gibi, o hiss-i kablelvukuun dahi, daha ince tabir-
lere lüzumu varken, eski said’in o hiss-i kablelvuku ile
hissettiği ve o iki hakikatin tevilsiz, tabirsiz bir surette be-
yanı, kısmen kusurlu ve kısmen hilâf görünüyor.
Birinci Esas:
ehl-i imanın me’yusiyetine karşı “İstikbal-
de bir nur var” diye müjde verdiğidir. Bir hiss-i kablelvu-
ku ile
Risale-i Nur
’un istikbalde, dehşetli bir zamanda
çok ehl-i imanın imanlarını takviye edip kurtarmasını his-
sedip, o adese ile hürriyet inkılâbındaki siyaset daireleri-
ne bakmış, tabirsiz, tevilsiz tatbike çalışmış. siyaset ve
kuvvet ve kemiyet noktasında zannetmiş. doğru hisset-
miş, fakat tam doğru diyememiş.
İkinci Esas:
eski said, bazı dâhî siyasî insanlar ve ha-
rika ediblerin hissettikleri gibi, çok dehşetli bir istibdadı
hissedip, ona karşı cephe almışlardı. o hiss-i kablelvuku
K
astamonu
L
âhiKası
| 93 |
keşfiyat:
keşifler, Allah’ın ilham
etmesiyle gösterilen gaybla ilgili
sırlar.
kısmen:
kısmî olarak, bazı yön-
den.
kusûrat:
kusurlar, noksanlıklar,
eksiklikler, özürler.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
muhit:
yöre, çevre.
nam:
ad.
nedamet:
pişmanlık.
neşet:
meydana gelme, oluşma,
çıkma.
niyaz:
Allah’a yalvarma ve yakar-
ma.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
rahmet:
şefkat etmek, merha-
met etmek, esirgemek.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
rüya-yı sadıka:
doğru rüya, mak-
bul ve muteber kimselerin gör-
dükleri şekilde, dünyada hakikat-
ları çıkan sadık rüya.
siyasî:
siyasetle uğraşan, siyaset
adamı.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tabir:
yorum, yorumlama.
takviye:
kuvvetlendirme, sağ-
lamlaştırma.
tatbik:
uydurma, uygulama.
telif:
eser yazma.
tesirat-ı hariciye:
dıştan gelen
etkiler, dış tesirler.
tevil:
yorumlama, yorum.
tevilât:
teviller, yorumlamalar.
adese:
bakış açısı.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
dâhî:
son derece zeki, anla-
yışlı, deha sahibi.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
edip:
edebiyatçı, edebiyatla
meşgul olan.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
ehl-i velâyet:
velî olanlar;
erenler, Allah’ın dostluğunu
kazananlar, velîlik sıfatını ta-
şıyanlar.
esas-ı mühim:
önemli olan
esas.
hakikat:
gerçek, esas.
hâlet-i ruhiye:
insanın ruh
hâli, psikolojik durum, insanın
manevî hâli, iç durumu.
hârika:
olağanüstü.
hatiat:
hatalar, yanlışlıklar.
hilâf:
ters, karşı, zıt, aykırı.
hiss-i kablelvuku:
Bir şeyi
vukuundan önce hissetme,
bir hadisenin gerçekleşme-
sinden önce kalbe doğması.
hükmetme:
hakim olma, iş-
leme.
hüsn-i niyet:
iyi niyet, temiz
kalplilik.
iman:
inanç, itikat.
inkılâp:
değişme, dönüşüm,
köklü değişme.
istibdat:
idarede görülen her
türlü kanun dışı tazyik, baskı.
istikbal:
gelecek zaman.
izale:
giderme, ortadan kal-
dırma.
kemiyet:
bir şeyin adet, mik-
tar ve sayı olarak ifade edile-
bilen durumu, nicelik.
1...,83,84,85,86,87,88,89,90,91,92 94,95,96,97,98,99,100,101,102,103,...478
Powered by FlippingBook