Kastamonu Lahikası - page 99

esas-ı velâyet ve esas-ı takva ve esas-ı azîmet ve esasat-ı
sünnet-i seniye gibi ince fakat ehemmiyetli esasları
muhafaza etmek bir vazife-i asliyesidir.
sevk-i zaruretle,
hâdisatın fetvalarıyla onlar terk edilmez.
.............................
Ahirzamanda Hazret-i İsa (
As
) nüzulüne ve deccali
öldürmesine ait ehadis-i sahihanın mana-i hakikîleri
anlaşılmadığından, bir kısım zahir ulemalar o rivayet ve
hadislerin zahirine bakıp şüpheye düşmüşler veya
sıhhatini inkâr edip veya hurafevari bir mana verip,
âdeta muhal bir sureti bekler bir tarzda avam-ı
Müslimîne zarar verirler. Mülhitler ise, bu gibi zahirce
akıldan çok uzak hadisleri serrişte ederek hakaik-ı
İslâmiyeye tezyifkârâne bakıp, taarruz ediyorlar.
Risale-i
Nur
, bu gibi ehadis-i müteşabihenin hakikî tevillerini
kur’ân feyziyle göstermiş. Şimdilik numune olarak
birtek misal beyan ederiz. Şöyle ki:
Hazret-i İsa (
As
) deccal ile mücadelesi zamanında,
“Hazret-i İsa (
As
) onu öldüreceği vakitte, on arşın yukarıya
atlayıp sonra kılıncı onun dizine yetiştirebilir” derecesin-
de, “vücutça o derece deccalin heykeli Hazret-i İsa’dan
büyüktür” diye mealinde rivayet var. demek deccal, Haz-
ret-i İsa Aleyhisselâmdan on, belki yirmi misli yüksek
kametli olmak lâzım gelir. Bu rivayetin zahirî ifadesi sırr-ı
teklife ve sırr-ı imtihana münafi olduğu gibi nev-i beşerde
cari olan âdetullaha muvafık düşmüyor.
Hâlbuki, bu rivayeti, bu hadisi, hâşâ, muhal ve hurafe
zanneden zındıkları iskât ve o zahiri ayn-ı hakikat itikat
K
astamonu
L
âhiKası
| 99 |
esas-ı velâyet:
velîlik, ermişlik,
Allah dostluğu.
fetva:
bir mesele hakkında ehil
olan kimse tarafından verilen dînî
hüküm.
feyiz:
bolluk, bereket; ihsan, ba-
ğış.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm) ait
söz, emir, fiil veya Hz. Peygambe-
rin onayladığı başkasına ait söz, iş
veya davranış.
hâdisat:
hadiseler, olaylar.
hakaik-ı islâmiye:
İslâmiyetin
gerçekleri, İslâma ait hakikatler.
hâşâ:
asla, katiyen, hiçbir zaman.
hurafe:
sonradan uydurulan söz,
batıl inanış.
hurafevari:
hurafeye benzer, uy-
durulmuş hikaye gibi.
inkâr:
reddetme, inanmama.
iskât:
susuturma.
itikat:
inanç, iman.
kamet:
boy, endam.
mana-i hakikî:
gerçek, doğru,
asıl, mana.
meal:
mana, anlam, mefhum.
misil:
kat; eş.
muhafaza:
koruma.
muhal:
imkânsız, olması müm-
kün olmayan.
muvafık:
uygun, münasip.
mücadele:
savaşma, çatışma,
kavga.
mülhit:
İslam dininden ayrılan,
Allah’ı inkar eden, dinsiz, imansız.
münâfi:
zıt, aykırı.
nev-i beşer:
insanoğlu, insanlar.
nüzul:
inme, iniş, gökten dünya-
ya geliş.
rivayet:
Hz. Peygamber’den nak-
ledilen hadis.
serrişte:
bahane.
sevk -i zaruret:
zarurî gidiş, mec-
burî istikamet.
sırr-ı imtihan:
imtihan sırrı, bu
dünyada her insanın karşı karşıya
bulunduğu İlâhî imtihanın sırrı.
sırr-ı teklif:
teklif sırrı, insanların
dünyaya gelip Allah tarafından
vazifelendirilmelerinin sırrı.
suret:
biçim, şekil, tarz.
taarruz:
saldırma, , ilişme.
tarz:
biçim, şekil.
tevil:
yorumlama, yorum.
tezyifkârane:
alaya alan kimse
gibi, küçük düşürürcesine.
ulema:
âlimler, bilginler.
vazife-i asliye:
asıl vazife .
zahir:
açık, âşikar; dış yüz, görü-
nüş.
zahirî:
görünüşte olan; zahire, dı-
şa ait olan.
zındık:
Allah’a ve ahirete inan-
mayan, Allah’ı inkâr eden, iman-
sız, münkir.
âdeta:
sanki.
âdetullah:
Allah’ın tabiata
koyduğu yaratılışa ait kanun-
lar.
ahirzaman:
dünya hayatının
kıyamete yakın son devresi.
aleyhisselâm:
Allah’ın selamı
onun üzerine olsun.
arşın:
yaklaşık 68 cm’ye eşit
olan uzunluk ölçüsü.
avam-ı müslimîn:
Müslü-
manların avam tabakası,
Müslümanların avam olanları.
ayn-ı hakikat:
hakikatın aslı,
gerçeğin tâ kendisi.
beyan:
açıklama, izah.
cari:
geçerli, akan, işleyen.
deccal:
kıyamet zamanına
yakın meydana çıkarak fitne
ve fesada sebep olacağı, İslâ-
mî şeairi tahrip edeceği, tarih-
te görülmemiş zulümleri ya-
pacağı hadis-i şeriflerde belir-
tilmiş yalancı ve zararlı şahıs.
ehadis-i müteşabihe:
teşbih
ve temsil yoluyka hakikati
anlatan, mecazî manada söy-
lenen hadisler.
ehadis-i sahiha:
sahih hadis-
ler, Hz. Peygambere ait oldu-
ğu kesin olan hadisler.
esasat-ı sünnet-i seniyye:
Peygamber
Efendimiz’in
(a.s.m) sünnetinin esasları.
esas-ı azimet:
kulların, Allah
tarafından kendilerine yükle-
nen görevlere tam bir kararlı-
lıkla uymaları; takva ile şid-
detli kaçınma, günahlardan
uzak durma esasları.
esas-ı takva:
Allah korkusuy-
la dinin yasak ettiği şeylerden
kaçınma, Allah’ın emirlerini
tutup azabından korunma
esasları.
1...,89,90,91,92,93,94,95,96,97,98 100,101,102,103,104,105,106,107,108,109,...478
Powered by FlippingBook