Kastamonu Lahikası - page 109

fikrimle olan tatbikatımda bir kusur vardı. o kusur, beni
düşündürüyordu.
Münazarat
ve
Sünuhat
gibi risalelerde-
ki müjde-i nuriye ile
Risale-i Nur
’u tam halletti. geniş
daire-i siyasiye yerine, yüksek bir daire-i nuriye ile o ku-
suru izale ettiği gibi,
(1)
Én
æ`r
«n
£r
Yn
G BÉ s
fp
G
sırr-ı mahreminde, on
iki, on üç sene sonra “İslâmiyete darbe vuranların baş-
larında öyle müthiş bir patlayış olacak ki, kıyamete ka-
dar unutulmayacak” mealindeki istihrac-ı cifrî çok geniş
bir dairede olduğu hâlde, nur müjdesi sırrının aksine ola-
rak dar bir dairede ve hususî bir hükûmette tatbik etmek
suretiyle, fikrim o geniş daireyi ihata edemeyerek o ha-
kikatin suretini değiştirmiş. Hâlbuki o istihracın gösterdi-
ği aynı tarihte, o rejimin müessisi ve başı dünyadan göç-
tü, darbesini yedi. Ve aynı senede, perde altında bilin-
meyen ve küre-i arzın ekserini ve nev-i beşerin kısm-ı
azamını istibdadı altına alan bir müthiş cereyanın düğü-
mü ve düğmesi ve manen binler başından bir başı ve en
müthişi olan o göçüp giden adam, tokat yediği aynı za-
manda, daha sene tamam olmadan, o müthiş cereyanın
bütün başları ve taraftarları öyle semavî müthiş tokatlara
ve şiddetli fırtınalı musibetlere tutulmaya başladılar, kıya-
mete kadar azabını çekecekler ve çekiyorlar. Ve edyan-ı
semaviyeye ve İslâmiyete ettikleri cinayetlerin cezasını,
çok geniş bir dairede gördüler ve görüyorlar. Mimsiz me-
deniyetin pisliği ile dünyayı mülevves ettikleri için, aynı
istihracın gösterdiği tarihte, o mimsiz medeniyetin başı-
na da öyle bir semavî tokat indi ki, en karanlık vahşetten
daha aşağı indirdi.
K
astamonu
L
âhiKası
| 109 |
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
manen:
mana bakımından, ma-
naca.
meal:
mana, anlam, mefhum.
musibet:
felaket, bela.
müessis:
tesis edici, tesis eden,
kuran, kurucu.
müjde-i nuriye:
nurlu müjde.
mülevves:
kirli, pis; karışık, dü-
zensiz.
müthiş:
dehşet veren, ürküten,
dehşetli, korkunç.
nev’i beşer:
insanoğlu, insanlar.
rejim:
idarede tutulan yol, yönet-
me tarzı, düzenleme biçimi.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
semavî:
Allah tarafından olan, İlâ-
hî.
sır:
gizli hakikat.
sırr-ı mahrem:
mahrem sır, çok
özel sır, gizli sır.
suret:
biçim, şekil, tarz.
taraftar:
taraflı, bir tarafı destek-
leyen.
tatbik:
uydurma, uygulama.
tatbikat:
uydurmalar, uygulama-
lar.
vahşet:
yabanî ve vahşi olan şey,
medeniyetin zıddı.
azap:
ceza, büyük sıkıntı, şid-
detli acı.
cereyan:
akım, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
cinayet:
cana kıyma, katl ve-
ya bu derecede ağır bir suç.
daire-i nuriye:
nura ait daire,
nur dairesi.
daire-i siyasiye:
siyaset da-
iresi.
edyan-ı semaviye:
semavî
dinler, Allah tarafından gön-
derilmiş olan hak dinler.
ekser:
pek çok.
fikir:
düşünce.
hakikat:
gerçek, esas.
hususî:
özel.
ihata:
kuşatma, içine alma.
istibdat:
idarede görülen her
türlü kanun dışı tazyik, baskı.
istihrac-ı cifrî:
cifre ait sonuç
çıkarmalar, cifirle ilgili hesap-
lamalar.
istihraç:
bir şeyden bir şey çı-
karma, sonuç çıkarma, mana
çıkarma.
izale:
giderme, ortadan kal-
dırma.
kısm-ı azam:
büyük kısım,
ekseriyet, çoğunluk.
kıyamet:
bütün kâinatın Al-
lah tarafından tayin edilen bir
vakitte yıkılıp mahvolması.
1.
Şüphesiz ki biz [sana Kevseri] verdik. (Kevser Suresi: 1.)
1...,99,100,101,102,103,104,105,106,107,108 110,111,112,113,114,115,116,117,118,119,...478
Powered by FlippingBook