Kastamonu Lahikası - page 103

Hafız Ali’nin mektubunda yazdığı iki ayetin işaretine
dikkat ettik; bizler dahi nur Fabrikasının sahibi gibi çok
mesrur ve müferrah olduk. Fakat
Risale-i Nur
’a bir işaret-i
gaybî ile haber veren otuz üç adet ayet
(1)
*G n
óp
¡n
°T
ayetiyle
hitam bulduğundan, bu yeni iki ayetin müstakil bir surette
işaretlerine kapı açılmadı. Hem, otuz üç ayetten
hangisinin tetimmesi olacak, şimdilik bilinmedi. Yalnız bu
kadar anlaşıldı ki:
(2)
m
In
Qn
ôn
H m
?Gn
ôp
c @ m
In
ôn
Øn
°S …/
ór
jn
Ép
H
fıkrası
Risale-i
Nur
’un naşir ve kâtiplerine mana-i işarî ile bakıyor. Hem,
(3)
l
án
ªu
«n
b l
Ö o
à`o
c Én
¡«/
a @ k
In
ôs
¡n
£o
e Ék
Øo
ë°o
U Gƒo
?`r
àn
j
fıkrası dahi,
Risale-i
Nur
’un eczalarına ve suhuflarına ve kitaplarına mana-i
işarî ile bakıyor. Fakat, cifir hesabıyla bin üç yüz altmış
küsurdan sonra bu parlak vaziyeti gösterecekler diye,
icmalen fehmettik.
gül Fabrikasının bizlere, parlak bir gül-i Muhammedî
(
AsM
)
bahçesini hediye edecekti. onu, bütün ruhucanı-
mızla bekliyoruz.
Bu zamanda, lillâhilhamd, sünnet-i seniye dairesinde
kemal-i imanı kazanan risale-i nur Şakirtleri, evliyaların,
mürşitlerin nazar-ı dikkatini celp edecek vaziyeti aldığın-
dan, her zamanda bulunan hakikî mürşitler, herhalde bu
zamanda risale-i nur Şakirtlerine müşteri olurlar. Birisi-
ni elde etse, yirmi mürit kadar kıymet verirler.
Hem, zevkli ve cazibedar velâyet tereşşuhatı karşı-
sında
Risale-i Nur
’un hizmetindeki meşakkat, mücahe-
de, külfet bulunduğundan, Feyzi’ye hitaben beyan edilen
K
astamonu
L
âhiKası
| 103 |
yerek.
hitam:
son, nihayet.
icmalen:
kısaltarak, kısaca, özet-
le.
işaret-i gaybî:
gaypla ilgili işaret;
Hz. Peygamber, müçtehit imam-
lar tarafından gayba ait verilen
haberler, işaret yolu ile yapılan
açıklamalar.
kâtip:
yazan, yazıcı.
kemal-i iman:
imanın mükem-
melliği ve sağlamlığı.
kıymet:
değer.
külfet:
zahmet, sıkıntı.
lillâhilhamd:
Allah’a hamdolsun
ki!.
mana-i işarî:
yazı ve işaretlerle
ifade edilen mana.
mesrur:
sevinçli, memnun.
meşakkat:
zahmet, sıkıntı, güç-
lük, zorluk.
mücahede:
savaşma, mücadele.
müferrah:
feraha kavuşmuş, gö-
nül huzuruna ermiş.
mürit:
tarikatta bir şeyh ve mür-
şide bağlanarak tarikat usul ve
âdetleri ile tasavvufî hakikatleri
öğrenen kimse.
mürşit:
irşat eden, doğru yolu
gösteren, rehber, kılavuz.
müstakil:
başlı başına, bağımsız.
naşir:
eser, neşreden, yayınlayan,
dağıtan.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bakış.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
ruh u cân:
ruh ve can; ruh ve
canla.
suhuf:
sahifeler, yapraklar.
suret:
biçim, şekil, tarz.
sünnet-i seniye:
Hz. Muham-
med’in (asm) yüce sünneti; yük-
sek hâl, söz, tavır ve tasvipleri.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tereşşuhat:
damlamalar, sızıntı-
lar.
tetimme:
bit konuyu veya eseri
tamamlamak için eklenen kısım,
ek.
vaziyet:
durum.
velâyet:
velî ve ermiş olan kim-
senin hâli ve sıfâtı.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümle-
si.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
cazibedar:
çekici, cazibeli.
celp:
çekme, çekiş, kendine
çekmek.
cifir:
harflere verilen sayı kıy-
meti ile geleceğe veya geçen
hâdiselere, ibarelerden tarih
veya isme dair işaretler çıkar-
mak ilmî.
ecza:
cüz’ler, parçalar, kısım-
lar.
evliya:
veliler, Allah dostları.
fehim:
anlayış.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
gül-i muhammedî:
kırmızı
renkli bir gül çeşidi.
hakikî:
gerçek.
hitaben:
hitap ederek, söyle-
1.
Allah ap açık göstermiştir. (Âl-i İmran Suresi: 18.)
2.
Şeref ve kıymetleri pek yüksek ve Allah’a itaatli meleklerin eliyle peygambere uluştırılmış-
tır. (Abese Suresi: 15-16.)
3.
Hatadan ve şüpheden ter temiz Kur’ân sayfalarını okuyor. O sayfalarda dos doğru hüküm-
ler yazılıdır. (Beyyine Suresi: 2-3.)
1...,93,94,95,96,97,98,99,100,101,102 104,105,106,107,108,109,110,111,112,113,...478
Powered by FlippingBook