Kastamonu Lahikası - page 60

Bu defa hediyelerinize mukabil elimden gelseydi yalnız
maddî fiyatına göre her bir risaleye on lira ve Yirmi Be-
şinci söze yirmi beş altun, belki elmas ve Yirmi doku-
zuncu söze yirmi dokuz yakut verirdim. öyle ise, veril-
miş gibi kabul ediniz.
evet, tevafukta muvaffakıyetli olan kalem, ulvî kera-
met-i Aleviyeye göze görünür güzel bir delil göstermiş.
Yüz bin maşaallah. Hüsrev’in çok şirin ve fevkalâde yaz-
dığı Hastalar lem’ası ile
Esma-i Sitte Lem’ası
, benim na-
zarımda elmasla yaldızlı yazılan ve onlar kadar uzun iki
mektup sadâkat-medar hükmünde bana göründü;
Risa-
le-i Nur
’a çok ehemmiyetli hizmetlerini göz yaşıyla hatır-
lattı ve Firdevsî hediyenizdeki risalelerin harfleri adedin-
ce, Cenab-ı erhamürrâhimîn sizlere rahmet, bereket,
saadet ihsan eylesin. Âmin.
Yorulmaz, usanmaz, ciddî, samimî Hafız Ali kardeş,
tevafukta, muvaffakıyetli kalemin ile yazılan
İ’caz-ı
Kur’ân
’ın ahirinde senin hakkında
(1)
p
¿Én
Á/
’r
Gn
h p
¿'
Gr
ôo
?r
dG p
án
er
óp
N /
o
¬r
?u
an
h s
ºo
¡
s
?dn
G
olan dua bu defa şüp-
hem kalmadı ki, tam kabul olmuş.
Umum kardeşlere birer birer selâm.
Said Nursî
ì®í
ahir:
son.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, ka-
bul eyle!” anlamında duanın so-
nunda söylenir.
bereket:
mübareklik, bolluk, saa-
det.
Cenab-ı Erhamürrâhimîn:
inayet
ve rahmet, yardım ve lütuf sahip-
lerinin en merhametlisi olan, şe-
ref ve azamet sahibi olan yüce
Allah (c.c.).
ciddî:
ağırbaşlı, hâlleri sakin olan
kişi.
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, burhan.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyetli:
önemli.
elmas:
çok kıymetli bir mücev-
her.
esma-i sitte:
Cenab-ı Hakkın altı
büyük ismi; Kuddüs, Adl, Hakem,
Ferd, Hayy, Kayyum.
fevkalâde:
olağanüstü.
firdevsî:
Cennetle ilgili, Cennete
ait.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
i’caz-ı Kur’an:
Kur’an’ın mucizeli-
ği, yüksek ve erişilmez ifadesi.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
keramet-i aleviye:
Hz. Ali’ye ait
keramet, olağanüstü, fevkalâde
hâl.
maddî:
madde ile alakalı, cis-
manî.
maşaallah:
Allah’ın istediği
gibi, Allah’ın istediği olur anla-
mında hayret ve memnunluk
ifade eden bir ibare.
mukabil:
karşılık.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
nazar:
bakış, dikkat.
rahmet:
Allah’ın kullarını esir-
gemesi, onlara maddî ve ma-
nevî nimetler vermesi.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
saadet:
mutluluk.
sadakatmedar:
sadakat se-
bebi; bağlılık sebebi.
samimî:
içten, candan, gönül-
den.
selâm:
barış, rahatlık, sela-
met ve esenlik dileme.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra,
ölçü ve münasebetler içeri-
sinde birbirine denk gelme.
tevafuk:
uyma, uygunluk,
birbirine denk gelme.
ulvî:
yüksek, yüce.
umum:
bütün.
yakut:
parlak kırmızı, şeffaf
kıymetli taş.
yaldız:
süs.
1.
Allah’ım, onu iman ve Kur’an hizmetinde muvaffak eyle.
| 60 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,50,51,52,53,54,55,56,57,58,59 61,62,63,64,65,66,67,68,69,70,...478
Powered by FlippingBook