“
Birincisi
, merhamet.
“
İkincisi
, hürmet.
“
Üçüncüsü
, emniyet.
“
Dördüncüsü,
haram ve helâlı bilip haramdan çekil-
mek.
“
Beşincisi
, serseriliği bırakıp itaat etmektir.
“İşte, risale-i nur, hayat-ı içtimaiyeye baktığı vakit, bu
beş esası temin edip, hem asayişin temel taşını tespit ve
temin eder. risale-i nur’a ilişenler kat’iyen bilsinler ki,
onların ilişmesi, anarşîlik hesabına, vatan ve millete ve
asayişe düşmanlıktır.”
İşte bunun hülâsasını o casusa söyledim. dedim ki:
“seni gönderenlere böyle söyle. Hem de ki: ‘on sekiz
senedir bir defa kendi istirahati için hükûmete müracaat
etmeyen ve yirmi bir aydır dünyayı hercümerç eden harp-
lerden hiçbir haber almayan ve çok mühim makamlarda
çok mühim adamların dostâne temaslarını istiğna edip
kabul etmeyen bir adama, ondan korkup, tevehhüm edip,
dünyanıza karışmak ihtimaliyle evhama düşüp tarassut-
larla sıkıntı vermekte hangi mana var? Hangi maslahat
var? Hangi kanun var? divaneler de bilirler ki, ona iliş-
mek divaneliktir’” dedik. o casus da kalktı gitti.
Umum kardeşlerimize, hususan erkânlara ve matba-
acılara, hususan
Hizb-i Nuriye
’nin naşirleri olan Hafız
Ali, kahraman tahirî ve Hafız Mustafa ve rüfekalarına
birer birer selâm ediyoruz.
ì@í
K
astamonu
L
âhiKası
| 347 |
maslahat:
uygun iş, faydalı iş.
merhamet:
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müracaat:
başvurma, danışma.
naşir:
eser, neşreden, yayınlayan,
dağıtan.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
rüfeka:
arkadaşlar, refikler.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
tarassut:
gözetme, göz altında
tutma.
temin:
sağlama.
tevehhüm:
vehimlenme, yok
olanı var zannetmekle ümitsizliğe
ve korkuya düşme.
umum:
bütün.
anarşi:
hükümetsiz veya si-
yasî otoritesini kaybetmiş dü-
zensiz topluluk hâli.
asayiş:
emniyet, kanun ve ni-
zam hakimiyetin sağlanması.
divane:
deli, aklı başında ol-
mayan.
dostâne:
dostlukla, dostça.
emniyet:
güvenlik, kanun ve
nizam hakimiyetinin sağlan-
ması.
erkân:
rükünler, esaslar, ileri
gelenler.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
haram:
İslâmiyetçe yasakla-
nan işler.
harp:
savaş.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, toplum hayatı.
helâl:
din bakımından günah
olmayan şey.
hercümerç:
karmakarışık ol-
ma, alt üst olma.
hizb-i nuriye:
Nura ait hizb
adında bir dua.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hülâsa:
bir şeyin özü, esası,
özeti.
hürmet:
saygı.
ihtimal:
olabilirlik.
istiğna:
ihtiyaçsızlık, gerek
duymazlık.
istirahat:
dinlenme, rahatla-
ma.
itaat:
söz dinleme, boyun eğ-
me, emre uygun hareket et-
me.
kat’iyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
makam:
büyük memuriyet,
mevki.