‡
146
·
Aziz, Sıddık, Mübarek, Kur’ân-ı Mu’cizülbeya-
n’ın Bir Vech-i İ’cazını Harika Kalemiyle
Gösteren ve Mütemadiyen Defter-i Hasenatına, O
Yazdığı Kur’ân’ları Okuyanların Sevapları Yazı-
lanKıymettarHüsrev!
Bana gönderdiğin iki mübarek nüshadan birincisini si-
ze Hilmi Bey’le gönderdim. Bir hiss-i kablelvuku ile, sen
Isparta’dan ayrılacaksınız diye ikisini birden bize gön-
dermiştin. Çok da iyi oldu. Şimdi Isparta, Medresetüz-
zehra-i ekber ve Medrese-i nuriye-i kübra olduğundan,
bu kudsî eser, orada, hususan Şuhur-i selâse gelmek
üzere bir zamanda lâzımdır. İnşaallah orada da, bizim gi-
bi, cüzleri taksim ile hatmeler okunacak.
ì@í
‡
147
·
Aziz, SıddıkKardeşlerim!
Bu defa, Hafız Ali’nin mektubunda büyük bir beşâret
hissettik ki, kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ımızı tab edilecek es-
bab var, mâniler yok. Madem mübarek Hüsrev geldi; en
birinci hak, bu meselede onundur. Ve madem iki Ali ile
tahirî, Hafız Mustafa, harika tesanütleriyle ve şimdiye ka-
dar bütün risale-i nur talebelerini sevindiren ve ehl-i
imanı memnun ve minnettar eden meydandaki hizmetle-
riyle ve kahraman rüştü’nün lâyetezelzel sadâkatiyle,
K
astamonu
L
âhiKası
| 339 |
sî’nin kurmak istediği din ilimleri
ile fen ilimlerinin birlikte okutul-
duğu tüm İslâm âlemine hitap
eden üniversite.
mesele:
önemli konu.
minnettar:
bir iyiliğe karşı teşek-
kür duygusu içinde olan.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devamlı.
nüsha:
birbirinin aynı olan suret-
lerin her biri.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
Şuhur-i selâse:
Üç Aylar; Recep,
Şaban ve Ramazan.
tab:
kitap basma.
taksim:
bölme, paylaştırma.
talebe:
öğrenci.
tesanüt:
dayanışma, birbirine da-
yanma ve destek olma.
vech-i i’caz:
mu’cize yönü.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
beşaret:
müjde.
cüz:
Kur’ân’ın bölündüğü
otuz kısımdan her biri.
defter-i hasenat:
iyilikler, gü-
zellikler defteri, insanların
yaptığı iyiliklerin yazıldığı ma-
nevî defter.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
hâk:
pay, hisse.
harika:
olağanüstü.
hatme:
baştan aşağı bütün
Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup bitir-
me, hatim etme, hatim indir-
me.
hiss-i kablelvuku:
Bir şeyi
vukuundan önce hissetme,
bir hadisenin gerçekleşme-
sinden önce kalbe doğması.
hususan:
bilhassa, özellikle.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
kudsî:
mukaddes, yüce.
Kur’ân-ı
mu’cizülbeyan:
açıklamalarıyla akılları ben-
zerlerini yapmaktan aciz bıra-
kan Kur’an.
lâyetezelzel:
sarsılmaz, güve-
nillir, devamlı.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
mâni:
engel.
medrese-i nuriye-i Kübra:
Risale-i Nur eğitiminin yapıl-
dığı Nurun Büyük Medresesi,
yeir.
medresetüzzehra-i Ekber:
üstad Bediüzzaman Said Nur-