‡
149
·
(2)
/
? p
ór
ª n
ëp
H o
í` u
Ñ°n
ù o
j s
’ p
G m
A r
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉ n
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª° r
SÉp
H
(3)
o
¬ o
JÉn
c
n
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
º o
µ
r
«n
?n
Y o
? n
Ó°s
ùdn
G
Aziz, SıddıkKardeşlerim!
Bu defa beni çok mesrur eden ve şükre teşvik eden ve
bu sıralarda hasıl olan endişemi izale eden ve Isparta vi-
lâyeti manevî Medresetüzzehra olduğunu ve Isparta şa-
kirtleri sebatında ve sadâkatte her yere faik olduklarını
gösteren
Risale-i Nur
erkânlarından üç dört mektup ve o
mektupta isimleri bulunan has kardeşlerimin
Risale-i
Nur
’a hizmet ve kalemleriyle yardım cihetinde bize gös-
terdikleri fedakârâne ulüvvücenap, böyle bir zamanda ve
böyle bir mevsimde gayet parlak bir inayet-i rabbaniye
olduğuna kanaatimiz var.
nur Fabrikasındaki Ali’ler ve tahirî’nin istedikleri
Mu’cizeli kur’ân’ımızla i’caz-ı kur’ân, zeyilleriyle bera-
ber İstanbul’da Hafız emin’in yanındadır; okutturuyorlar
ve yazdırıyorlar. İsterseniz benim nüshamı Hafız
emin’den alınız, onun yerine güzelce zeyilli nüshanızdan
birisini veriniz; yanında kalsın.
kur’ân’ın son yazılan nüshasını da lüzum olduğu ve
bilfiil İstanbul’a tab etmek için geldiğiniz zaman gönde-
receğim. Hüsrev’in uzun ve tesirli ve kıymettar mektubu
ve haşiyesinde kahraman rüştü’nün küçücük mektubu
ve pek çok alâkadar olduğu ehemmiyetli kardeşlerimizin
kalemleriyle bize yardımları ve
Risale-i Nur
’la iştigali her
alâkadar:
ilgili, ilişki.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bilfiil:
bizzat kendi çalışması ile,
kendi yaparak.
cihet:
yön.
ehemmiyetli:
önemli.
erkân:
rükünler, esaslar, ileri ge-
lenler.
faik:
üstün, seçkin, ileri, yüksek.
fedakârane:
fedakârca, fedakâr-
lıkla.
gayet:
son derece.
hâsıl:
ortaya çıkan, beliren.
haşiye:
dipnot.
i’caz-ı Kur’an:
Kur’an’ın mucizeli-
ği, yüksek ve erişilmez ifadesi.
inayet-i Rabbanîye:
her şeyin
terbiye ve idare eden Cenab-ı
Hakk’ın yardımı.
iştigal:
bir işle uğraşma, meşgul
olma.
izale:
giderme, ortadan kaldırma.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapıl-
masını idarecilere teklif ettiği,
fen ilimleriyle din ilimlerinin
birlikte okutulmasını düşün-
düğü üniversite.
mesrur:
sevinçli, memnun.
mu’cize:
benzerini yapmak-
tan insanların aciz kaldığı şey.
nüsha:
birbirinin aynı olan
suretlerin her biri.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
sebat:
sözünde durma, karar-
lı olma, azimlilik.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şükür:
Allah’ın nimetlerine
karşı memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hal ile
Allah’ı hamd etme.
tab:
kitap basma.
ulüvv-i cenap:
âlicenaplık,
cömertlik, büyüklük.
vilayet:
il.
zeyil:
ek, bir eserin devamı
olarak yazılan kısım.
1.
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.
| 342 | K
astamonu
L
âhiKası