Kastamonu Lahikası - page 341

küçük Ali,
Risale-i Nur
hizmetinde muvaffakıyetleriyle
tam makbul oldukları tahakkuk etmiş; bu iki cereyan,
baştaki iki göz gibi olmalı. tam bir tesanüt lâzım ki, bu
ağır defineye omuzları dayanabilsin.
Umum kardeşlerimize birer birer selâm ederiz.
ì@í
148
·
sava Medrese-i nuriyenin kıymettar bir talebesi Ma-
rangoz Ahmed’in güzel ve halis manzumesi, bizi mem-
nun edip, lâhikaya girdi. Hususan
Risale-i Nur
’un san-
dalyesinden, masumları inmedikleri ve “o nurlu sandal-
yede oturan, yangınlar, tuğyanlardan kurtulur” diye söz-
leri, güya tam Medresetüzzehra’nın hakikî bir talebesi,
istikbalden zamanımıza gelmiş, bize teselli veriyor ve
masum talebelerin çoğalmasını müjde veriyor.
Risale-i Nur
’un telifi başında başkâtip Şamlı Hafız
tevfik’in haremi merhume zehra, ben Barla’da iken,
Şamlı Hafız
Risale-i Nur
’u yazmasına çalışmak için o
merhume, Hafız’ın bedeline belinde odun taşımakla
odun getiriyordu ve Hafız’ın işlerini görüyordu; tâ nurla-
rı yazsın. Biz de o merhumeyi o iyiliğine mukabil,
Risa-
le-i Nur
’un vefat etmiş has talebeleri içinde o vakitten be-
ri duamızda şerik ediyoruz; hem, dua edeceğiz.
ì@í
K
astamonu
L
âhiKası
| 341 |
tahakkuk:
gerçekleşme, olma;
delil ile ispat edilme, kesinleşme.
talebe:
öğrenci.
telif:
eser yazma.
tesanüt:
dayanışma, birbirine da-
yanma ve destek olma.
teselli:
avutma, acısını dindirme.
tuğyan:
azma, azgınlık, hiddet-
lenme.
umum:
bütün.
vefat:
ölme.
bedel:
karşılık.
cereyan:
akım, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
define:
kıymet ve değeri
yüksek olan şey, hazine.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
güya:
sanki.
hakikî:
gerçek.
halis:
samimî, her amelini
yalnız Allah rızası için işleyen.
harem:
kadın eş.
hususan:
bilhassa, özellikle.
istikbal:
gelecek.
kâtip:
yazıcı.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
makbul:
kabul edilmiş, ge-
çerli.
manzume:
vezinli, kafiyeli
söz, şiir, eser.
masum:
suçsuz, günahsız,
saf, temiz.
medrese-i nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapıl-
masını idarecilere teklif ettiği,
fen ilimleriyle din ilimlerinin
birlikte okutulmasını düşün-
düğü üniversite.
merhume:
vefat etmiş, rah-
mete kavuşmuş kadın.
mukabil:
karşılık.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
nurlu:
ışıklı, parıltılı.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
selâm:
barış, rahatlık, sela-
met ve esenlik dileme.
şerik:
ortak.
1...,331,332,333,334,335,336,337,338,339,340 342,343,344,345,346,347,348,349,350,351,...478
Powered by FlippingBook