Kastamonu Lahikası - page 354

154
·
Aziz, SıddıkKardeşlerim!
sizin çok mübarek ve çok faideli olan nuranî hediye-
lerinizi ve elmas kalemlerin yadigârlarını aldık. Cenab-ı
Hak, onları yazan o kalem sahiplerine, her bir harfine
mukabil on rahmet eylesin, âmin.
Bu nurlu İhtiyar risalelerinin bir nevi kerameti şudur
ki: emanet kapıya gelirken, sekiz seneden beri yalnız iki
defa yanıma gelen buranın ihtiyar müftüsü, belediye rei-
si ile hilâf-ı me’mul bir surette gelmeleri anında, emin de
emaneti kapıya getirmesi; hem, aynı günde, İhtiyarlar
emaneti geldiği vakit, bu şehirde,
Risale-i Nur
’un ümmî
ihtiyarların başında iki gayet ihtiyar zat, ayrı ayrı yerden,
her ikisi ellerinde birer parça yoğurt teberrük getirmele-
ri; ve aynı günde Isparta kahramanlarının bir mümessili
ve yanımıza yalnız üç defa gelen Hilmi Bey, bir günlük
mesafeden gelirken, hilâf-ı me’mul olarak emanet elleri-
mizdeyken, güya hediyenin seyrine gelmiş gibi girmesi;
hem, aynı vakitte, biri iki keramet-i nuriyeye medar
Hayri isminde bir şakirt ve
Risale-i Nur
’un ehemmiyetli
bir şakirdi ve daday kasabasından gelen Fuad ile bera-
ber girmeleriyle, elimizdeki emanetlerden, İstanbul’da
okutmak için üç nüshayı Fuad’ın alması; elbette tesadüfî
ve ittifakî değil, belki bu İhtiyarlar emanetine bir hüsn-i
istikbaldir ve bu havalide hüsn-i tesirine bir işarettir.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, ka-
bul eyle!” anlamında duanın so-
nunda söylenir.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
elmas:
çok değerli.
faide:
fayda.
gayet:
son derece.
güya:
sanki.
havali:
bölge, etraf, çevre, civar.
hilâf-ı me’mul:
umulanın tersine,
beklenenin aksine.
hüsn-i istikbal:
güzel karşılama,
iyi karşılama.
hüsn-i tesir:
güzel, iyi tesir, etki.
ittifakî:
tesadüfî, rastgele.
keramet:
ermişçesine yapı-
lan iş, hareket veya söylenen
söz, fikir.
keramet-i nuriye:
Risale-i
Nur’a ait keramet.
medar:
sebep, vesile.
mesafe:
uzaklık, ara.
mukabil:
karşılık.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
mümessil:
temsil eden, tem-
silci.
nevi:
çeşit, tür.
nuranî:
nurlu, ışıklı, parlak,
münevver.
nurlu:
ışıklı, parıltılı.
nüsha:
birbirinin aynı olan
suretlerin her biri.
rahmet:
şefkat, merhamet,
bağışlama ve esirgeyicilik.
reis:
başkan.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şakirt:
talebe, öğrenci.
teberrük:
bir şeyi bereket ve
saadet vesilesi sayarak almak
veya vermek.
tesadüfî:
tesadüfle ilgili, rast-
gele, tesadüf olarak.
ümmî:
okuma yazması olma-
yan, okumamış.
yadigâr:
bir kimseyi veya
olayı hatırlatan eşya veya
kimse.
zat:
kişi, şahıs.
| 354 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,344,345,346,347,348,349,350,351,352,353 355,356,357,358,359,360,361,362,363,364,...478
Powered by FlippingBook