Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 481

erkân ve ahkâm-ı zaruriye –ki yüzde doksandır– bizzat
kur’ân’ın ve kur’ân’ın tefsiri mahiyetinde olan sünnetin
malıdır. İçtihadî olan mesail-i hilâfiye ise, yüzde on nis-
petindedir. kıymetçe mesail-i hilâfiye ile erkân ve ah-
kâm-ı zaruriye arasında azîm tefavüt vardır. Mesele-i iç-
tihadiye altın ise, öteki birer elmas sütundur. Acaba dok-
san elmas sütunu, on altının himayesine vermek, mezç
edip tâbi kılmak caiz midir?
Cumhuru, bürhandan ziyade mehazdaki kudsiyet im-
tisale sevk eder. Müçtehidînin kitapları vesile gibi, cam
gibi kur’ân’ı göstermeli, yoksa vekil, gölge olmamalı.
Mantıkça mukarrerdir ki, zihin, melzumdan tebeî ola-
rak lâzıma intikal eder ve lâzımın lâzımına tabiî olarak et-
mez. etse de, ikinci bir teveccüh ve kasıt ile eder. Bu ise,
gayr-i tabiîdir.
Meselâ, hükmün mehazı olan şeriat kitapları melzum
gibidir. delili olan kur’ân ise, lâzımdır. Muharrik-i vicdan
olan kudsiyet, lâzımın lâzımıdır. Cumhurun nazarı ki-
taplara temerküz ettiğinden, yalnız hayal meyal lâzımı
tahattur eder. lâzımın lâzımını, nadiren tasavvur eder.
Bu cihetle vicdan lâkaytlığa alışır, cümudet peyda eder.
eğer zaruriyat-ı diniyede doğrudan doğruya kur’ân
gösterilse idi, zihin tabii olarak müşevvik-i imtisal ve mu-
kız-ı vicdan ve lâzım-ı zatî olan “kudsiyet”e intikal eder-
di. Ve bu suretle kalbe meleke-i hassasiyet gelerek, ima-
nın ihtaratına karşı asam kalmazdı.
titizlik, ihtimam yatkınlığı, meleke-
si, kabiliyeti.
melzum:
lüzumlu kılınmış, bir şey-
den meydana gelen, bir şeyin ica-
bı olan.
mesail-i hilâfiye:
devlet yönetimi-
ne ait meseleler.
mesele-i içtihadiye:
içtihat işi,
ayet ve hadislerden dinî meselele-
re ait sorulara cevaplar bulma.
mezç etmek:
kaynaştırmak, karış-
tırmak, birleştirmek.
muharrik-i vicdan:
vicdanı hare-
kete geçiren.
mukarrer:
kararlaştırılmış, kararı
verilmiş.
mukız-ı vicdan:
vicdanı ikaz eden,
uyandıran; vicdanı gafletten, dal-
gınlıktan kurtaran.
müçtehidîn:
hüküm çıkarabilen
âlimler.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müşevvik-i imtisal:
benzemeye
teşvik eden.
nadiren:
ender olarak, az olarak,
pek az bulunarak.
nazar:
dikkat.
nispet:
oran, kıyaslama.
peyda etmek:
meydana çıkar-
mak.
sevk etmek:
göndermek ; yolla-
mak, ulaştırmak.
suret:
biçim, şekil.
sünnet:
Peygamberimizin müba-
rek söz, fiil ve emirleri, kabulleri
veya takrirleri.
sütun:
direk.
şeriat:
din; İslâmiyet.
şüphe:
tereddüt, kuşku.
tâbi:
boyun eğen, bağlı kalan;
uyan.
tabiî:
elbette, doğal olarak.
tahattur etmek:
hatırlamak.
tasavvur etmek:
düşünmek, zi-
hinde kurgulamak.
tebeî:
kastî olmayarak, ister iste-
mez, tabiî olarak.
tefavüt:
farklılık.
tefsir:
açıklama, izah.
temerküz etmek:
merkezleşmek,
bir merkezde toplanmak.
teseyyüp:
tembellik, üşenme; ka-
yıtsızlık, ihmalcilik.
teveccüh:
yönelme.
ümmet-i islâmiye:
Müslümanlar.
vekil:
başkasının yerine ve adına
hareket eden.
vesile:
bir şeye ulaşmayı müm-
kün kılan yol, vasıta, araç.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayrı şer-
den ayırt etmeye yardımcı olan.
zaruriyat-ı diniye:
dinin uyulması
zorunlu olan emirleri.
zihin:
hafıza, bellek.
ziyade:
pek fazla.
ahkâm-ı diniye:
dinin hüküm-
leri.
ahkâm-ı zaruriye:
dinin yapıl-
ması mecbur olan hükümleri.
asam:
sağır, işitmez.
azîm:
büyük, yüce, ulu.
bizzat:
şahsen, doğrudan.
bürhan:
delil.
caiz:
uygun.
cihetle:
sebeple.
cumhur:
halk.
cümudet:
katılık, sertlik, can-
sızlık.
elmas:
çok kıymetli bir taş.
emir:
iş buyurma, buyruk.
erkân:
rükünler.
gayr-i tabiî:
tabiî olmayan, do-
ğal olmayan.
hâkimiyet-i mutlaka:
tam bir
hükmedicilik.
hayal meyal:
belli belirsiz.
himaye:
koruma.
hüküm:
karar.
içtihadî:
içtihat işi, içtihatla il-
gili, içtihada ait.
ihmal:
önemsememe, gere-
ken ilgi ve önemi gerektiği şe-
kilde göstermeme.
ihtarat:
dikkati çekmeler, ha-
tırlatmalar, uyarmalar.
imtisal:
uyma, gerekeni yap-
ma, emre boyun eğme.
intikal etmek:
geçmek, bulaş-
mak, sirayet etmek.
kasıt:
bir işi bile bile, isteyerek
yapma.
kudsiyet:
kusur ve noksanlık-
tan uzak oluş, kutsallık.
lâkaytlık:
ilgisizlik.
lâzım-ı zatî:
varlığının gereği.
mahiyet:
nitelik, keyfiyet.
mantıkça:
mantık kuralı ola-
rak.
mehaz:
kaynak.
meleke-i hassasiyet:
dikkat,
Eski said dönEmi EsErlEri
| 481 |
s
ünuHaT
1...,471,472,473,474,475,476,477,478,479,480 482,483,484,485,486,487,488,489,490,491,...790
Powered by FlippingBook