Bir şey “mâ vudia leh”inde istihdam edilmezse atalete
uğrar, matlûp eseri göstermez. Binaenaleyh mühim bir
maksat için tesis edilen dârülhikmeti’l-İslâmiyeyi, şimdi-
ki adî bir komisyon derecesinden çıkarıp, meşihattaki
devairin rüesasıyla beraber şûranın aza-i tabiiyesi addet-
mek ve hariçteki âlem-i İslâm’dan, şimdilik on beş-yirmi
kadar İslâm’ın dinen, ahlâken itimadını kazanmış münte-
hap ulemasını celp eylemek, bu mesele-i uzmanın esası-
nı teşkil eder.
Vehham olmamalıyız. korkmakla din rüşvet verilmez.
dinin zaafiyeti bahanesine olan müzahref medeniyete
lânet!.. Havf ve zaaf tesirat-ı hariciyeyi teşci’ eder. Mu-
hakkak maslahat, mevhum mazarrata feda edilmez.
(1)
o
?«/
ar
ƒs
àdG $G n
øp
en
h
a a a
addetmek:
saymak, kabul etmek.
adî:
alışılmış olan, fevkalâde olma-
yan.
ahlâken:
ahlâk bakımından.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
atalet:
tembellik, hareketsizlik,
durgunluk.
aza-i tabiiye:
tabiî üye.
bahane:
asıl sebebi gizlemek için
ileri sürülen sebep.
beraber:
bir arada.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
na binaen.
celp etmek:
çekmek.
dârülhikmeti’l-islâmiye:
1918-
1922 yılları arasında Şeyhülislamlı-
ğa bağlı olarak faaliyet gösteren,
İslam akademisi hüviyetinde ilmi
bir kuruluştur.
derece:
değer.
devair:
daireler.
dinen:
din bakımından, diyanet
noktasından.
esas:
asıl.
feda etmek:
gözden çıkarmak,
uğruna vermek.
hariç:
dış.
havf:
korku, korkma; fobi.
istihdam etmek:
bir işte çalıştır-
mak, çalıştırmak.
itimat:
emniyet, güven.
komisyon:
hususî surette oluştu-
rulan meclis.
lânet!:
kovma, reddetme ifadesi.
mâ vudia leh:
bir şeyin amaçlan-
dığı yönde kullanılması.
maksat:
kastedilen, istenilen şey.
maslahat:
fayda.
matlûp:
talep edilen, istenilen,
aranılan şey.
mazarrat:
zararlar, ziyanlar,
zarar vermeler.
medeniyet:
medenîlik, uygar-
lık.
mesele-i uzma:
önemli, mü-
himmesele, konu.
meşihat:
şeyhülislâmlık.
mevhum:
hakikatte olmayan,
vehim.
muhakkak:
kesin olan.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müntehap:
seçilmiş, seçkin,
güzide, mümtaz.
müzahref:
pislik içinde.
rüesa:
reisler, başkanlar.
şûra:
danışma, danışma mecli-
si.
tesirat-ı hariciye:
dıştan gelen
etkiler, dış tesirler.
tesis etmek:
kurmak, meyda-
na getirmek.
teşci etmek:
cesaret vermek,
cesaretlendirmek.
teşkil etmek:
meydana getir-
mek, oluşturmak.
tevfik:
başarı, muvaffakıyet.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
vehham:
çok şüphe ve vesve-
se eden.
zaaf:
zayıflık, kuvvetsizlik.
zaafiyet:
zayıflık, güçsüzlük.
s
ünuHaT
| 488 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Tevfik Allah’tandır.