Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 489

Rüyada Bir Hitabe
meali ve hatırda kalan elfazı aynendir.
1335
(HaşİYe)
senesi eylül’ünde, dehrin hâdisatının ver-
diği yeis ile şiddetle muztarip idim. Şu kesif zulmet için-
de bir nur arıyordum. Manen rüya olan yakazada bula-
madım. Hakikaten yakaza olan rüya-i sadıkada bir ziya
gördüm. tafsilâtı terk ile yalnız bana söylettirilmiş nok-
taları kaydedeceğim. Şöyle ki:
Bir cuma gecesinde nevm ile âlem-i misale girdim. Bi-
ri geldi dedi:
“Mukadderat-ı İslâm için teşekkül eden bir meclis-i
muhteşem, seni istiyor.”
gittim, gördüm ki; münevver, emsalini dünyada gör-
mediğim, selef-i salihînden ve a’sarın mebuslarından
her asrın mebusları içinde bulunur bir meclis gördüm.
Hicap edip kapıda durdum.
onlardan bir zat dedi ki:
“ey felâket, helâket asrının adamı, senin de reyin var,
fikrini beyan et!”
Ayakta durup dedim:
“sorun cevap vereyim.”
takvimi.
rüya-i sadıka:
dünyada hakikatle-
ri çıkan sadık rüya.
selef-i salihîn:
Ehl-i Sünnet ve Ce-
maatin ilk rehberleri ve Ashap ile
Tabiînin ileri gelenleri ile Tebe-i Tâ-
biînden olan Müslümanlar.
tafsilât:
açıklamalar, izahlar.
terk:
vazgeçmek.
teşekkül etmek:
şekillenmek,
meydana gelmek; kurulmak.
yakaza:
uyanıklık.
yeis:
ümitsizlikten meydana gelen
üzüntü ve karamsarlık.
zat:
kişi.
ziya:
ışık.
zulmet:
karanlık.
adamı:
kişi, şahıs.
âlem-i misal:
bütün varlıkların
ve olayların görüntülerinin
kaydedildiği âlem.
âsâr:
asırlar.
asır:
yüzyıl, asır.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
dehrin hâdisatı:
dünya olayla-
rı.
elfaz:
kelimeler, sözler.
emsal:
denk, eş.
felâket:
musibet, sıkıntı doğu-
ran durum.
hakikaten:
hakikat olarak;
doğrusu, gerçekten.
helâket:
yıkılma, yıkılış, mah-
volma, mahvoluş.
hicap etmek:
saygı göster-
mek.
hitabe:
nutuk, konuşma.
kaydetmek:
yazmak.
kesif:
yoğun.
manen:
duyguca, ruhça, mana
itibarıyla.
meal:
anlam.
mebus:
seçilip gönderilmiş
olan.
meclis:
topluluk, hey’et.
meclis-i muhteşem:
haşmetli,
ihtişamlı meclis.
milâdî:
Hz İsa’nın doğumunu
başlangıç alan takvim.
mukadderat-ı islâm:
İslâm’ın
başından geçecek olanlar, ba-
şına gelecek hâller, durumlar.
muztarip:
ıztırap çeken.
münevver:
nurlandırılmış, bil-
gili, kültürlü kimse.
nevm:
uyku.
nokta:
konu, husus.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
rey:
görüş; düşünce.
rumî:
Osmanlı devletinde
malî işlerde kullanılan güneş
HaşİYe:
1335 rumî = 1919 Milâdî.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 489 |
s
ünuHaT
1...,479,480,481,482,483,484,485,486,487,488 490,491,492,493,494,495,496,497,498,499,...790
Powered by FlippingBook