Emirdağ Lâhikası - page 879

Cevaben dedi: “Madem mesleğimiz azamî ihlâstır; de-
ğil benlik, enaniyet, dünya saltanatı da verilse, bâkî bir
mesele-i imaniyeyi o saltanata tercih etmek azamî ihlâ-
sın iktizasıdır. Meselâ, harb içinde, avcı hattında, düşma-
nın top gülleleri arasında kur’ân-ı Hakîm’in tek bir aye-
tinin, tek bir harfinin, tek bir nüktesini tercih ederek, o
gülleler içinde Habib kâtibine ‘defteri çıkar’ diyerek at
üstünde o nükteyi yazdırmıfl. demek kur’ân’ın bir harfi-
nin bir nüktesini düflmanın güllelerine karflı terk etmemifl
ruhunun kurtulmasına tercih etmifl.”
o kardeflimize sorduk: “Bu acip ihlâsı nereden ders al-
mıflsın?”
demifl: İki noktadan.
Bi r i s i :
Âlem-i İslâmiyetin en acip harbi olan Bedir
Harbinde, namaz vaktinde cemaatten hissesiz kalma-
mak için düşmanın hücumuyla beraber mücahitlerin ya-
rısı silâhını bırakıp cemaat hayrına şerik olmak, iki rekât
sonra onlar da hissedar olsun diye Fahr-i Âlem Aleyhis-
salâtü Vesselâm bir hadis-i flerifiyle emretmifl olmasıdır.
Madem harbde bu ruhsat var. Ve madem cemaat hayrı
da sünnet olduğu hâlde o sünnete riayet etmek en büyük
bir hâdise-i dünyeviyeye tercih edilmiş; üstad-ı Mutlakın
böyle bir işaretinden bir nüktecik alarak, biz de ruhuca-
nımızla ittiba ediyoruz.
İ k inc i s i :
kahraman-ı İslâm İmam-ı Ali radiyallâhü
Anh
Celcelûtiye’
nin çok yerlerinde ve ahirinde bir hima-
yetçi istemiş ki, namaz içinde huzuruna gaflet gelmesin.
Emirdağ Lâhikası – ıı | 879 |
zin, sırf Allah rızası için yapma.
iktiza:
gerek, lüzum.
ittiba:
tabi olma, uyma, itaat
etme.
kahraman-ı islâm:
İslâm kahra-
manı, mücahit.
kâtip:
yazan, yazıcı.
kur’ân-ı hakîm:
her ayet ve su-
resinde sayısız hikmet ve faydalar
bulunan Kur’ân.
madem:
değil mi ki.
meselâ:
örneğin.
mesele-i imaniye:
imanî mesele,
imanla ilgili mesele.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
mücahit:
cihat eden, savaşan.
nükte:
ince manalı, ancak dikkatle
anlaşılabilen mana veya söz.
riayet:
uyma, gözetme.
ruhucan:
ruh ve can; ruh ve canla.
ruhsat:
izin, müsaade, icazet.
saltanat:
sultanlık, padişahlık, hü-
kümdarlık.
sünnet:
Peygamberimizin hal ve
hareketleri.
şerik:
ortak.
üstad-ı mutlak:
ilimde üstünlüğü
ve öğreticiliği tartışmasız olan
üstat.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
ahir:
sonu, son kısmı.
âlem-i islâmiyet:
İslam alemi,
İslam dünyası.
aleyhissalâtü vesselâm:
Salât
ve selâm onun üzerine olsun.
ayet:
Kur’ân cümlesi.
azamî:
en fazla, en çok, niha-
yet derecede.
bâkî:
daimi, sonsuz.
Bedir:
Mekke-i Mükerreme ile
Medine-i Münevvere arasında
bulunan, Müslümanlar ile
müşrikler arasında Bedir Sava-
şının yapıldığı yer.
Celcelûtiye:
Peygamberimiz
Resul-i Ekrem’in (asm) dersle-
rine istinaden, aslı cifir ve eb-
cet hesabı ile alâkalı olarak Hz.
Ali (ra) tarafından telif edilen
Süryanice bir kasidedir.
cemaat:
bir imama uyup na-
maz kılan Müslümanlar toplu-
luğu.
cevaben:
cevap olarak, karşı-
lık şeklinde.
enaniyet:
kendini beğenme,
bencillik, egoistlik.
Fahr-i âlem:
âlemin övüncü,
âlemin kendisiyle övündüğü
Peygamberimiz (asm).
gaflet:
Allah’tan uzaklaşıp nef-
sinin arzularına dalmak.
hâdise-i dünyeviye:
dünya ile
ilgili hadise, dünyaya ait olay.
hadis-i şerif:
Peygamberimiz-
den aktarılan sözlerin genel
adı.
harb:
savaş.
himayet:
koruma, esirgeme.
hisse:
pay, nasip.
hissedar:
hisse sâhibi, hissesi
olan.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemeksi-
1...,869,870,871,872,873,874,875,876,877,878 880,881,882,883,884,885,886,887,888,889,...1032
Powered by FlippingBook