Ahmet Feyzi için, ayrıca, “Feyzilerin bir kahramanı” da der. Bu unvanları, Afyon Mahkemesindeki
savunmasından ötürü kazanmıştır. Bu savunmalar Külliyatın Şualar adlı eserinde mevcuttur.
ahmET FUaT:
Mesleği öğretmenlik olan Ahmet Fuat, Risale-i Nur’un neşri için büyük fedakârlıklarda
bulunan Nur Talebelerinden biridir. Emirdağ Lâhikası’nda ismi çokça geçmektedir. Ahmet Fuat yaptığı
hizmetlerden dolayı Bediüzzaman Hazretleri tarafından tebrik ve takdir edilmiştir.
ahmET GaLiP:
Bakınız GALiP BEY.
ahmET hamdi aksEki (1887-1951):
Son dönem İslâm alimlerindendir. Diyanet İşleri Başkanlığına
getirilen üçüncü şahıstır. Saltanat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerini görüp yaşadı. Görevde
bulunduğu zamanlar dahil, Kur’ân-ı Kerim’in Türkçe tercümesi ile namaz kılınması yönündeki görüşlere
şiddetle karşı çıktı. Batı emperyalizmine yol açacak tarzdaki Garpçılık ve milliyetçilik akımlarına karşı
mücadele verdi. Risale-i Nur ve Bediüzzaman’a karşı samimî duygular beslediği gibi, isteği üzerine
Risale-i Nur’lar kendisine gönderildi.
Ahmet Hamdi, 1887 yılında Akseki’ye bağlı Güzelsu (Sülles) nahiyesinde doğdu. Cami imamı olan
Mahmud Efendi ile Hatice Hanımın ğludur. Küçük yaşta Kur’ân-ı Kerim’i okumaya ve nahiyede bulunan
medresede eğitim görmeye başladı. On dört yaşına gelince babası tarafından Ödemiş’e götürüldü ve
burada bulunan Karamanlı Süleyman Efendi Medresesine devam etmeye başladı. Arapça, Farsça, akaid,
tefsir, fıkıh ve hadis gibi temel İslâmî ilimlerin derslerini almaya başladı.
Akseki, 1905 yılında İstanbul’a geldi. 1914 yılında Fatih dersiamlarından olan Bayındırlı Mehmed
Şükrü Efendiden icazet aldı. Bu arada tanınmış âlimlerden muhtelif dersler aldı. İstiklâl Marşı Şairimiz
Mehmed Akif’ten de özellikle “Muallâka-i Seb’a” olmak üzere Arap edebiyatı ile alâkalı dersler aldı. Bu
arada Darülhilâfeti’l-Aliyye Medresesinden mezun oldu. Akabinde Medresetü’l-Mütehassisin’e girerek
felsefe, kelâm, hikmet-i İlâhiye şubesinden birincilikle mezun oldu. Girdiği imtihanı da kazanarak
dersiam unvanını aldı.
Akseki, bir taraftan öğrenim hayatına devam ederken, diğer taraftan da yazılar yazmaya başladı.
Bir ara Sebilürreşad’ın Bulgaristan ve Romanya muhabirliğini de yaptı. Bu arada Bulgaristan’ı dolaşarak
buradaki insanların dini açıdan aydınlanmalarına katkı sağlamaya çalıştı. İzlenimlerini “Bulgaristan
Mektupları” adı altında, dergide neşretti. Heybeliada’daki mektepte, din felsefesi ve ahlâk derslerinde
hocalık vazifesinde bulundu. 1916-18 yıllarında İstanbul’da muhtelif camilerde kürsü şeyhliklerinde
bulundu. Daha sonra iki ayrı medreseye önce tarih felsefesi, daha sonra ilm-i nefs müderrisi olarak
tayin edildi.
Akseki, Milli Mücadele boyunca Anadolu’nun muhtelif yerlerini dolaştı. Vaaz ve konferanslarıyla
Kuva-i Milliye hareketini destekledi. 1924 yılında İlâhiyat Fakültesi hadis ve hadis tarihi müderrisliğine
atandı. Daha sonra Rıfat Börekçi’nin teklifi ile Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere Heyetine aza olarak
tayin edildi. Tarikat-ı Salâhiyye Cemiyetine üye olduğu iddiasıyla 1925 yılında Ankara İstiklâl
Mahkemesinde yargılandı. Mahkemede suçsuz bulunarak beraat etti. 1939 yılında Diyanet İşleri Başkan
yardımcılığına atandı. Bu görevini sürdürürken 1947 yılında Şerafettin Yaltkaya’nın vefatı üzerine de
başkanlığa getirildi.
Akseki, dört yıl sürdürdüğü görevi devam ederken 9 Ocak 1951 tarihinde Hakkın rahmetine kavuştu.
Naaşı Cebeci Asrî Mezarlığına kaldırılarak burada defnedildi.
Akseki, Arapça, Farsça ve İngilizce dillerini bilen, son derece zeki, ileri görüşlü ve zamanın
gelişmelerini takip eden, kendini yenileyebilen bir din âlimidir. Yazarlık hayatına Sırat-ı Müstakim ve
Sebilürreşad ekibi içinde yer alarak başladı. Osmanlı toplumunun geçirmekte olduğu kültürel
değişiklikler üzerinde durdu. Yazılarında Batılılaşma ve din konuları üzerinde durdu. Modernleşmeye
taraftar olmakla beraber, mutlak Batılılaşmaya karşı çıktı. İslâm dininin yeniliklere ve bilime açık
olduğunu savundu.
Emirdağ Lâhikası | 887 |
Ş
ahıs
B
ilgileri