ziyaretine giderler. Ve o umumî cemiyetin şubelerinde
de o büyük üstadla ve naibleriyle ve vekilleri hükmünde-
ki zatlarla yine görüşürler, ders alırlar, emir alırlar.
Hem umumî merkezlerde çıkan ceride ve mecellelerin
fiyatını verip, alıp, onlardan ders alıyorlar.
Ü
ÇÜNCÜ
F
ark
:
nur talebeleri, aynen, âli bir medrese-
nin ve bir üniversite dârülfünununun talebeleri gibi, ilmî
muhabere vasıtasıyla ders alıyorlar. Büyük bir vilâyet bir
medrese hükmüne geçer. Birbirini görmedikleri, tanıma-
dıkları ve uzak oldukları hâlde birbirine ders veriyorlar ve
beraber ders okuyorlar.
Amma İhvan-ı Müslimîn ise, memleketleri ve vaziyet-
leri iktizasıyla mecelleleri ve kitapları çıkarıyorlar, aktar-ı
âleme neşrediyorlar; onunla birbirini tanıyıp ders alıyor-
lar.
d
ÖrdÜNCÜ
F
ark
:
nur talebeleri, bu zamanda ve bu-
günde ekser bilâd-ı İslâmiyede intişar etmişler ve çokluk-
la vardırlar. Bu intişarlarında ayrı ayrı hükûmetlerde bu-
lundukları hâlde hükûmetlerden izin almaya muhtaç ol-
muyorlar ki, tecemmu edip toplansınlar ve çalışsınlar.
Çünkü, meslekleri siyaset ve cemiyet olmadığından hü-
kûmetlerden izin almaya kendilerini mecbur bilmiyorlar.
Amma İhvan-ı Müslimîn ise, vaziyetleri itibarıyla si-
yasete temas etmeye ve cemiyet teşkiline ve şubeler ve
merkezler açmaya muhtaç bulunduklarından, bulun-
dukları yerlerdeki hükûmetten icazet ve ruhsat almaya
Emirdağ Lâhikası – ıı | 755 |
rikme.
teşkil:
oluşturma, şekillendirme.
umumî:
genel.
vaziyet:
durum.
vilayet:
il.
aktâr-ı âlem:
âlemin her ta-
rafı, âlemin dört bir yanı.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
amma:
ama, lakin, ancak.
bilâd-ı islâmiye:
İslâm belde-
leri, şehirleri, memleketleri.
cemiyet:
dernek, topluluk.
ceride:
gazete.
dârülfünun:
üniversite.
ekser:
pek çok.
hükmüne:
yerine, değerine.
icazet:
izin, ruhsat, müsaade.
iktiza:
gerek, lüzum.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
mecelle:
kitap, mecmua,
dergi, risale.
medrese:
Risale-i Nur okunan
ve öğrencilerin kalabilecekleri
yer.
muhabere:
haberleşme.
muhtaç:
gerek duyan.
naip:
vekil, bir kimsenin yerini
tutan, işlerini yürüten kimse.
neşir:
yayım, yayın.
Nur:
Risale-i Nur.
ruhsat:
izin belgesi, ruhsat-
name.
talebe:
öğrenci.
tecemmu:
bir araya gelme, bi-