Emirdağ Lâhikası - page 749

tâ, bu yaraya bir merhem vurmalı. o vakit âlem-i İslâm’ın teveccühü-
nü kazandıkları gibi, başkalarının zalimâne kabahati de onlara yüklen-
mez fikrindeyim. dindar demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi
zatların hatırları için, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki
gün baktım ve bunu yazdım.
SaidNursî
Ve bu hakikate yakinen şahit olup tas-
dik eden risale-i nur talebeleri
MehmedÇalışkan,MustafaAcet,
Hamza,Sadık,Halim,Raşid,AhmedHüsrev,Sungur,Tahirî,Nurivesaire
HaşİYe:
üstad diyor ki: Bu içtimaî, siyasî mesele mücmel ola-
rak ihtar edildi. Ve tabiratta lüzumsuz, zararlı kelimeleri siz
tebdil edebilirsiniz. Merkezlerden münasip gördüğünüz yer-
lere, sû-i tesir yapmamak şartıyla gönderebilirsiniz.
ì®í
Œ
3 1 9
œ
[Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî, Samsun’da münte-
şir
BüyükCihad
gazetesinde neşrolup orada muhakeme-
si görülen bu müdafaayı İstanbul mahkemesinde okumuş
ve mahkeme beraatle nihayet bulmuştur.]
gizli düşmanlarımız bu ramazan-ı flerifte, tekrar adli-
yeyi benim aleyhime sevk ettiler. Mesele de bir gizli ko-
münist komitesiyle alâkadardır.
Emirdağ Lâhikası – ıı | 749 |
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete ait.
tabirat:
tabirler, ifadeler, terimler,
deyimler.
talebe:
öğrenci.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tebdil:
değiştirme, dönüştürme.
tesir:
etki.
teveccüh:
yönelme, sevgi, ilgi.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî.
yakinen:
yakîn olarak, şüpheye
düşmeden bilme.
zalim:
zulmeden, acımasız ve hak-
sız davranan.
zat:
şahsiyet.
adliye:
mahkeme, yargılama
işleriyle uğraşan daire.
alâka:
ilgi, ilişki. bağ.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
aleyh:
karşı, karşıt.
beraat:
serbest kalma, suçsuz
bulunma, aklanma.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
hakikat:
gerçek.
haşiye:
dipnot.
hususan:
bilhassa, özellikle.
içtimaî:
toplumla alâkalı, ce-
miyete ait, sosyal.
ihtar:
dikkat çekme, hatır-
latma, uyarı.
ilân:
yayma, duyurma, bil-
dirme.
komite:
kötü bir maksat için
toplanmış gizli cemiyet.
komünist:
bütün malların or-
taklaşa kullanıldığı ve özel
mülkiyetin olmadığı iddiasında
bulunan düzen in mensubu
olan kimse.
merhem:
ilaç; acıyı, kederi
teskin eden şey.
mesele:
konu.
muhakeme:
duruşma.
mücmel:
öz olarak anlatılmış,
kısa ve az sözle ifade edilmiş,
öz, özet.
müdafaa:
savunma.
münasip:
uygun.
münteşir:
neşredilmiş, basıl-
mış ve yayılmış.
neşir:
yayım, yayın.
nihayet:
son.
ramazan-ı şerif:
mübarek, şe-
refli Ramazan ayı.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sevk:
yöneltme.
1...,739,740,741,742,743,744,745,746,747,748 750,751,752,753,754,755,756,757,758,759,...1032
Powered by FlippingBook