Œ
3 1 8
œ
kaLBE ihTar EdiLEN
iÇTimaÎ haYaTımıZa aiT Bir hakikaT
Bu vatanda şimdilik dört parti var. Biri Halk partisi,
biri demokrat, biri Millet, diğeri İttihadı İslâm’dır.
İ t t i had- ı İ s l âmPar t i s i ,
yüzde altmış, yetmişi tam
mütedeyyin olmak şartıyla, şimdiki siyaset başına geçe-
bilir. dini siyasete âlet etmemeye, belki siyaseti dine âlet
etmeye çalışabilir. Fakat çok zamandan beri terbiye-i İs-
lâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine
karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur olacağından, şim-
dilik o parti başa geçmemek lâzımdır.
Ha l k P a r t i s i
ise: Hakikaten acip ve zevkli bir rüş-
vet-i umumîyi kanunlar perdesinde bazı memurlara ver-
dikleri için, yirmi sekiz senelik bütün cinayatıyla başkala-
rın cinayatı ve İttihatçıların ve mason kısmının seyyiatla-
rı da o partiye yükletildiği hâlde, demokratlara bir cihet-
te galip hükmündedirler. Çünkü ubudiyetin noksaniye-
tiyle enaniyet kuvvet bulur, nemrutçuluklar çoğalır. Bu
benlik zamanında, memuriyet hakikatte bir hizmetkârlık
olduğu hâlde, bir hâkimiyet, bir ağalık, bir nemrutçuluk-
la nefse gayet zevkli bir hâkimiyet mertebesini bir kısım
memurlara rüflvet olarak verdiği için, bütün o acip cina-
yetlerle ve kendinden olmayan ceridelerin neflriyatıyla
beraber bana yapılan muamelelerinden hissettim ki, bir
cihette manen demokratlara galip geliyorlar. Hâlbuki,
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
ceride:
gazete.
cihet:
yön.
cinayet:
cana kıyma, katil veya
bu derecede ağır bir suç.
enaniyet:
kendini beğenme, ben-
cillik, egoistlik.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek.
hakikaten:
doğrusu, gerçekten.
| 746 | Emirdağ Lâhikası – ıı
hâkimiyet:
hâkim oluş, hük-
mediş, egemenlik.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
içtimaî:
topluluğa ait, top-
lumla ilgili, toplumsal.
ihtar:
dikkat çekme, hatır-
latma, uyarı.
ittihad-ı islâm:
İslâm birliği,
Panislâmizm.
manen:
mana bakımından,
manaca.
mason:
dünyevi maksatlarla
kurulmuş, sıkı bir dayanışmayı
esas alan komitacı teşkilâtın
mensubu.
memuriyet:
memurluk.
mertebe:
derece, basamak.
muamele:
işlem.
mütedeyyin:
dinin emirlerini
eksiksiz yerine getiren, dindar,
dine bağlı.
nefis:
kötü vasıfları kendisinde
toplayan hayırlı işlerden alıko-
yan güç.
nemrut:
katı yüreklilik, zalim-
lik, inatçılık.
neşriyat:
yayınlar.
noksaniyet:
eksiklik, noksan-
lık.
Nur:
Risale-i Nur.
parti:
aynı siyasî gaye etra-
fında birleşenlerin meydana
getirdiği kuruluş, fırka, hizip.
rüşvet:
ödün, taviz.
rüşvet-i umumî:
genel rüşvet,
umuma yayılmış rüşvet.
seyyiat:
seyyieler, fenalıklar,
kötülükler.
şart:
koşul.
terbiye-i islâmiye:
İslâmî ter-
biye.
ubudiyet:
kulluk.