Emirdağ Lâhikası - page 748

Hâlbuki, ırkçılık damarıyla, bir adamın cinayetiyle ma-
sum bir kardeşini, belki de akrabasını, belki de aşiretinin
efradını öldürmekte kendini haklı zanneder. o vakit ha-
kikî adalet yapılmadığı gibi, şiddetli bir zulüm de yol bu-
lur. Çünkü “Bir masumun hakkı, yüz caniye feda edil-
mez” diye İslâmiyetin bir kanun-i esasîsidir. Bu ise çok
ehemmiyetli bir mesele-i vataniyedir. Ve hâkimiyet-i İs-
lâmiyeye büyük bir tehlikedir.
Madem hakikat budur, ey dindar ve dine hürmetkâr
demokratlar siz bu iki partinin gayet kuvvetli ve zevkli ve
cazibedar nokta-i istinatlarına mukabil, daha ziyade mad-
dî ve manevî cazibedar nokta-i istinat olan hakaik-ı İslâ-
miyeyi nokta-i istinat yapmaya mecbursunuz. Yoksa, si-
zin yapmadığınız eskiden beri cinayetleri nasıl eski parti-
ye yüklüyorlarsa, size de yükleyip, Halkçılar ırkçılığı elde
edip tam sizi mağlûp etmeye bir ihtimal-i kavi ile hisset-
tim. Ve İslâmiyet namına telâş ediyorum.
HaşİYe
eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve suistimalleri neticesiyle,
belki de tahrikleriyle zuhur eden ticanî meselesini ve ağır cezalarını
dindar demokratlara yüklememek ve âlem-i İslâm nazarında demok-
ratları düşürmemenin çare-i yegânesi kendimce böyle düşünüyorum:
nasıl ezan-ı Muhammediyenin (
AsM
) neşriyle demokratlar on
derece kuvvet bulduğu gibi, öyle de, Ayasofya’yı da beş yüz sene de-
vam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir. Ve âlem-i İslâm’da çok
hüsn-i tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâm’ın hüsn-i tevec-
cühünü kazandıran, bu yirmi sene mahkemeler bir muzır cihetini bu-
lamadıkları ve beş mahkeme de beraatine karar verdikleri risale-i
nur’un resmen serbestiyetini dindar demokratlar ilân etmelidirler.
adalet:
her hak sahibine hakkının
tam ve eksiksiz verilmesi, hakka-
niyet, âdillik.
ahali:
halk.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
aşiret:
göçebe hâlinde yaşayan,
çoğunlukla bir soydan gelen in-
sanlar, kabile, oymak.
beraat:
serbest kalma, suçsuz bu-
lunma, aklanma.
cani:
cinayet işlemiş, kimse.
cazibedar:
çekici, cazibeli.
cihet:
yön.
cinayet:
cana kıyma, katil veya
bu derecede ağır bir suç.
çare-i yegâne:
tek çare, tek çıkar
yol.
dindar:
dinin emirlerini yerine ge-
tiren.
efrat:
fertler.
ehemmiyetli:
önemli.
ezan-ı muhammedî:
Hz. Muham-
med’in tebliğ ettiği dinin ezanı.
feda:
uğruna verme.
gayet:
son derece.
hakaik-ı islâmiye:
İslâmiyet’in
gerçekleri, İslâm’a ait hakikatler.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
hâkimiyet-i islâmiye:
İslâm’ın ha-
kimliği, İslâmiyet’in hâkim olması.
haşiye:
dipnot.
| 748 | Emirdağ Lâhikası – ıı
hürmetkâr:
hürmet eden,
saygılı.
hüsn-i tesir:
güzel, iyi tesir,
etki.
hüsn-i teveccüh:
iyi karşılan-
mak ve alâka görmek.
kanun-ı esasî:
ana prensipler,
anayasa.
keyfî:
kanuna uymayarak,
keyfe, arzuya bağlı.
maddî:
madde ile alâkalı.
madem:
değil mi ki.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
mesele:
problem.
mukabil:
karşılık.
muzır:
zararlı, zarar veren.
nam:
ad.
nazar:
nazar, görüş.
neşir:
yayım, yayın.
nokta-i istinat:
dayanak nok-
tası, güvenme ve itimat nok-
tası.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir şekilde.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
suistimal:
bir şeyi kötüye kul-
lanma.
tahrik:
kışkırtma, kandırma.
Ticanî:
Kuzey Afrika’da, Hicrî
1200 tarihlerinde Ahmet Ticanî
tarafından kurulan Sünni bir
tarikat.
vaziyet-i kudsiye:
kutsal du-
rum, konum.
ziyade:
çok, fazla.
zuhur:
ortaya çıkma.
zulüm:
haksızlık, eziyet, iş-
kence.
1...,738,739,740,741,742,743,744,745,746,747 749,750,751,752,753,754,755,756,757,758,...1032
Powered by FlippingBook