Emirdağ Lâhikası - page 747

İslâmiyetin bir kanun-i esasîsi olan, hadis-i şerifte
(1)
r
ºo
¡o
e p
OÉn
N p
?r
ƒn
?r
dGo
óu
«°n
S
yani, “Memuriyet, emirlik ise, reislik
değil, millete bir hizmetkârlıktır.” demokratlık, hürriyet-i
vicdan, İslâmiyetin bu kanun-i esasîsine dayanabilir.
Çünkü kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer. İstibdad,
mutlak keyfî olur.
Mi l l et Par t i s i ise: eğer İttihad-ı İslâm’daki esas olan
İslâmiyet milliyeti ki, türkçülük onun içinde mezc olmuş
bir millet olsa, o demokratın manasındadır, dindar de-
mokratlara iltihak etmeye mecbur olur. Frenk illeti tabir
ettiğimiz ırkçılık, unsurculuk fikriyle Avrupa, âlem-i İs-
lâm’ı parçalamak için içimize bu frenk illetini aşılamış.
Fakat bu hastalık ve fikir, gayet zevkli ve cazibedar bir
hâlet-i ruhiye verdiği için, pek çok zararları ve tehlikele-
riyle beraber, zevk hatırı için her millet cüz’î-küllî bu fik-
re iştiyak gösteriyorlar.
Şimdiki terbiye-i İslâmiyenin za’fiyetiyle ve terbiye-i
medeniyenin galebesiyle ekseriyet kazanarak başına
geçerse, ekseriyet teşkil etmeyen ve ancak yüzde otuzu
hakikî türk olan ve yüzde yetmişi başka unsurlardan
olanlar, hem hakikî türklerin, hem hâkimiyet-i İslâmi-
yenin aleyhine cephe almaya mecbur olacaklar. Çünkü,
İslâmiyetin bir kanun-i esasîsi olan bu ayet-i kerime,
(2)
…'
ôr
No
G n
Qr
Rp
h l
In
Qp
RGn
h o
Qp
õn
J n
’n
h
dır. Yani, “Birisinin günahıy-
la başkası muahaze ve mes’ul olmaz.”
Emirdağ Lâhikası – ıı | 747 |
illet:
hastalık.
iltihak:
karışma, katılma.
istibdat:
idarede görülen her türlü
kanun dışı tazyik, baskı.
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla arzu
etme.
ittihad-ı islâm:
İslâm birliği, Pa-
nislâmizm.
kanun-ı esasî:
ana prensipler,
anayasa.
keyfî:
kanuna uymayarak, keyfe,
arzuya bağlı.
küllî:
çok, büyük, çok miktarda.
mana:
anlam.
memuriyet:
memurluk.
mes’ul:
sorumlu, yükümlü.
mezç:
katma, karıştırma.
muaheze:
azarlama, paylama, çı-
kışma, darılma.
mutlak:
kesin.
reis:
başkan.
tabir:
demek, ifade etmek.
terbiye-i islâmiye:
İslâmî terbiye.
terbiye-i medeniye:
maddeci Batı
medeniyetinin verdiği eğitim.
teşkil:
oluşturma, şekillendirme.
unsur:
milliyet.
unsurculuk:
milliyetçilik, ırkçılık.
zaafiyet:
zayıflık, güçsüzlük, der-
mansızlık.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
aleyh:
karşı, karşıt.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’ın ayeti;
azamet ve şerefi olan ayet.
cazibedar:
çekici, cazibeli.
cüz’î:
küçük, az.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
ekseriyet:
çoğunluk.
emîr:
bir ülkenin, bir şehrin
veya kavmin başı, reisi; baş,
reis, bey.
Frenk:
Avrupalı, Fransız.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
gayet:
son derece.
hadis-i şerif:
Peygamberimiz-
den aktarılan sözlerin genel
adı.
hakikî:
gerçek.
hâkimiyet-i islâmiye:
İslâm’ın
hakimliği, İslâmiyet’in hâkim
olması.
hâlet-i ruhiye:
insanın ruh
hâli, psikolojik durum, insanın
manevî hâli, iç durumu.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
hürriyet-i vicdan:
vicdan hür-
riyeti:.
1.
Mişkâtü’l-Mesabih, hadis no: 3925; Fethü’l-Kebir, 2:195; Müsnedü’l-Firdevs, 2:324.
2.
Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. (En’am Suresi: 164; İsra Suresi: 15; Fatır
Suresi: 18; Zümer Suresi: 7.)
1...,737,738,739,740,741,742,743,744,745,746 748,749,750,751,752,753,754,755,756,757,...1032
Powered by FlippingBook