Emirdağ Lâhikası - page 738

Hem o ecnebîden gelen meşrep ise, hem tarikat ve hem
İslâmiyet aleyhinde olduğu gibi, o sofuların mesleğini de
sukut ettirmeye çalışıyor, ve adîleştiriyor. ehl-i tasavvu-
fun zayıf ve tam sünneti yerine getirmeyen kısmı dikkat
etsinler, kendilerini onlara benzetmesinler.
SaidNursî
ì®í
Œ
3 1 5
œ
MahkemeReisine!
pek çok uzun ve mazlumâne macera-i hayatıma dair
şu gayet kısa ifademi dinlemenizi rica ediyorum. Yirmi
sekiz sene emsalsiz ihanetlerin, tarassutların, hapislerin
ileri sürdükleri sebeplerinden,
B
iriNCisi
:
Beni “rejimin aleyhindedir” diye ittiham et-
mişler. Buna cevaben deriz ki:
Her hükûmette muhalifler bulunur. Âsâyişe, emniyete
ilişmemek şartıyla herkes vicdanıyla, kalbiyle kabul ettiği
bir metodu, bir fikri ile mes’ul olamaz. Çünkü dininde en
mutaassıp ve cebbar bir hükûmet olan İngilizlerin yüz se-
ne hâkimiyeti altında bulunan yüz milyondan ziyade
Müslümanlar, İngilizlerin küfrî rejimlerini kur’ân ile red-
dettikleri ve kabul etmedikleri hâlde, İngiliz mahkemele-
ri şimdiye kadar onlara o cihette ilişmemiştir. Hem bu
millette ve bu hükûmet-i İslâmiye içinde eskiden beri bu-
lunan Yahudîler ve nasranîler, bu milletin dinine ve kud-
sî rejimlerine muhalif ve zıt ve muteriz oldukları hâlde,
adî:
bayağı, aşağı, değersiz.
aleyh:
karşı, karşıt.
asayiş:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sağlanması.
cebbar:
zorba, zorlayıcı, cebreden,
zor kullanan.
cevaben:
cevap olarak, karşılık
şeklinde.
cihet:
yön.
dair:
alakalı, ilgili.
ecnebi:
yabancı, başka milletten
olan.
ehl-i tasavvuf:
tasavvuf ehli, kal-
bini dünyanın geçici heveslerinden
arındırıp Allah sevgisiyle yaşayan
kimseler.
emniyet:
güvenlik.
emsalsiz:
benzersiz.
gayet:
son derece.
hâkimiyet:
hâkim oluş, hükmediş,
egemenlik.
hükümet-i islamiye:
İslam hükü-
meti.
ihanet:
hıyanet, arkadan vurma.
| 738 | Emirdağ Lâhikası – ıı
itham:
töhmetlendirme, suçlu
görme.
kudsî:
mukaddes, yüce.
küfrî:
küfürle ilgili, Allah’ı in-
karla alâkalı.
macera-i hayat:
hayat mace-
rası, hayat serüveni, hayatın
seyri.
mazlumâne:
mazlumca,
zulme uğramış şekilde.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sis-
tem.
mes’ul:
sorumlu, yükümlü.
meşrep:
yaratılış, tabiat, huy,
mizaç, ahlâk.
metot:
yol, sistem.
muhalif:
muhalefet eden, bir
fiil ve düşünceye karşı zıt dü-
şüncede bulunan.
mutaassıp:
eski adet ve gele-
neklerine aşırı bağlı olup, ye-
nilik kabul etmeyen.
muteriz:
itiraz eden, karşı çı-
kan, itirazcı.
Nasranî:
İsevî, Hristiyan.
reis:
başkan.
rejim:
devletin şekli ve hükü-
met tarzı.
sükût:
değerden düşme, de-
ğerini yitirme; susma.
sünnet:
Peygamberimizin hal
ve hareketleri.
şart:
koşul.
tarassut:
gözetme, göz altında
tutma.
tarikat:
Allah’a ulaşmak için
şeyhin gözetiminde müridin
takip edeceği terbiye usul ve
yolu.
vicdan:
insanın içindeki, iyiyi
kötüden ayırabilen, iyilik et-
mekten lezzet duyan ve kö-
tülükten elem alan manevî
his.
ziyade:
çok, fazla.
1...,728,729,730,731,732,733,734,735,736,737 739,740,741,742,743,744,745,746,747,748,...1032
Powered by FlippingBook