Emirdağ Lâhikası - page 730

benim hayatım risale-i nur’a bir nevi çekirdek olabilir.
kur’ân’ın feyziyle, Cenab-ı Hakkın ihsanıyla o çekirdek-
ten risale-i nur’un meyvedar, kıymettar bir ağaç hük-
müne icad-ı İlâhî ile geçmesidir. Ben bir çekirdektim, çü-
rüdüm, gittim. Bütün kıymet kur’ân-ı Hakîm’in manası
ve hakikatli tefsiri olan risale-i nur’a aittir.
kendini bildirmeyen zatın,
Üçüncüşüphesi: BüyükCihad
’ın ve
Sebilürreşad
’ın
neşrettiği gibi, ben ilân etmişim ki, dine, imana hizmeti
ve risale-i nur’u değil dünya siyasetine, belki kemalât-ı
maneviyeye ve makamat-ı âliyeye âlet edemediğim gibi,
herkesin hoş gördüğü saadet-i uhreviye ve cehennem-
den kurtulmaya vesile etmemek ve yalnız emr-i İlâhî ve
rıza-i İlâhîden başka hiçbir şeye alet etmemek bu zaman-
da nurun hakikî kuvveti olan sırr-ı ihlâs-ı hakikîyi muha-
faza etmeye beni mecbur etmiş ki, sıddık-ı ekber (
rA
) de-
diği olan, “Mü’minler cehenneme gitmemek için Al-
lah’tan isterim, benim vücudum cehennemde büyüsün
ki, onların yerine azap çeksin” diye söylediği kudsî feda-
kârlığının bir zerresini ben de kendime kazandırmak için,
“İman ile cehennemden birkaç adamın kurtulmaları için
cehenneme girmeyi kabul ederim” demişim. zaten iba-
det, cennete girmek ve cehennemden kurtulmak için kı-
lınmaz; bozulur. Belki rızâ-i İlâhî ve emr-i rabbanî için
yapılır.
Yine Hizb-i kur’ân’ımızın bahsine döneriz:
azap:
eziyet, işkence; büyük sı-
kıntı, şiddetli acı.
bahis:
konu.
Cenab-ı hak:
Allah; doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve
azamet sahibi yüce Allah.
emr-i ilâhî:
Allah’ın emri.
emr-i rabbanî:
Allah’ın emri.
fedakâr:
kendini veya şahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
feyz:
bolluk, bereket, verimlilik.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakikî:
gerçek.
| 730 | Emirdağ Lâhikası – ıı
hizb-i kur’ân:
Kur’ân ayetle-
rinden bir kısmının bir araya
getirilmiş hâli.
hizmet:
görev, vazife.
hükmüne:
yerine, değerine.
ihlâs-ı hakikî:
gerçek ihlâs, sa-
mimiyet.
ihsan:
bağışlama, ikram etme,
lütuf.
ilân:
yayma, duyurma, bil-
dirme.
iman:
inanç, itikat.
kemalât-ı maneviye:
manevî
güzellik ve mükemmellikler.
kıymet:
değer.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
kudsî:
mukaddes, yüce.
kur’ân-ı hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
makamat-ı âliye:
yüce ma-
kamlar, yüce mevkiler.
mana:
anlam.
meyvedar:
meyveli, yemişli.
muhafaza:
koruma.
mü’min:
iman eden, inanan.
neşir:
yayım, yayın.
nevi:
çeşit.
Nur:
Risale-i Nur.
rıza-i ilâhî:
Allah’ın rızası, hoş-
nutluğu.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
saadet-i uhreviye:
ahiretle il-
gili saadet, ahiretteki mutlu-
luk.
sıddık-ı Ekber:
en büyük doğ-
rulayıcı; Hz. Ebu Bekir (ra).
sırr-ı ihlâs:
ihlâs sırrı.
tefsir:
Yorum, şerh.
vesile:
bahane, sebep.
zat:
kişi, şahıs.
zerre:
en küçük parça, mole-
kül, atom.
1...,720,721,722,723,724,725,726,727,728,729 731,732,733,734,735,736,737,738,739,740,...1032
Powered by FlippingBook