Emirdağ Lâhikası - page 720

bütün kanunsuz olarak bir garaza binaen müellifine bu
kadar musırrâne ilişiyorlar.
Ben de diyorum ki:
on vecihle kanunsuz, bu kadar musırrâne, hastalığım
zamanında iktidarım harici beni mahkemeye vermenin
sebebi, rehberin vatana, millete, asayişe pek büyük fay-
dası olduğu için, anarşilik ve dinsizlik hesabına ilişiyorlar
diye ihtimal veriyorum.
Şimdi bu kanun namına garazkârâne kanunsuzluk he-
sabına beni cebren, zorla İstanbul’a Mahkemeye sevk et-
mekte, benim çok ihtiyarlık, zaafiyetim ve zehirli şiddet-
li hastalığım kat’iyen tıbben, fennen mazeret-i kat’î oldu-
ğu gibi, dört defa o noktadan rapor alıp onlara gönder-
diğimiz hâlde, yine ısrarla beni zorlamakta oldukların-
dan, pek şiddetli ruhuma dokunmuş. daha benim mah-
keme ve idare huzurunda konuşmak iktidarım haricinde-
dir. konuşsam da vatan, millet ve asayişe zarar vermek
fikriyle çalışan ve beni hilâf-ı kanun muhakeme edenle-
rin yüzüne vurmaya mecbur olacağım. daha bu kadar
zulme tahammül edemeyeceğim. Bu ise ehemmiyetli
başka bir nevi hastalıktır. Hem vatana bu manevî hasta-
lık zarar vermek ihtimali var.
Şimdi heyet-i sıhhiyeden ricam, beni tanıyanlar ve be-
nimle yakından alâkadar olanlar ve hizmet edenler bili-
yorlar ki, gizli düşmanlarım müteaddit defadır beni zehir-
liyorlar. tagaddî edemiyorum, hatta hizmetçimle beş da-
kikadan fazla konuşamıyorum.
alâkadar:
ilgili, ilişki.
anarşi:
her türlü düzen ve otori-
teye karşı koyarak karışıklığı mey-
dana getirme durumu.
asayiş:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sağlanması.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
cebren:
cebirle, zorla, kuvvet kul-
lanarak, mecburî.
ehemmiyetli:
önemli.
fennen:
fence, fenne uygun ola-
rak, fen vasıtası ile.
garaz:
kötü kasıt, düşmanca niyet,
kin.
garazkârâne:
garez ve düşman-
| 720 | Emirdağ Lâhikası – ıı
lığa kapılarak, garazkârlıkla,
düşmancasına.
haricî:
dışa ait, dışarı ile ilgili.
hariç:
bir şeyin dışı, dışarısı,
dışta kalan.
heyet-i sıhhiye:
sağlık kurulu.
hilâf-ı kanun:
kanuna ters,
kanun dışı.
idare:
memleket işlerinin yü-
rütülmesi, çekip çevirilmesi.
ihtimal:
olabilirlik.
iktidar:
güç yetme, bir işi ger-
çekleştirmek için gereken
kuvvet.
kat’iyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
muhakeme:
akıl yürütüp
doğru netice elde edebilme,
tartma, değerlendirme, yargı-
lama.
musırrâne:
ısrar ve inatla, ıs-
rarlı bir şekilde.
müellif:
eser telif eden, yazan.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
nam:
yerine, vekillik.
nevi:
çeşit.
ruh:
insandaki canlılığın ve di-
riliğin, iradeyle ilgili ve irade
dışı hareketlerin ve idrak ka-
biliyetinin kaynağı, nefis.
sevk:
yollama, ulaştırma.
tagaddi:
beslenme, gıda-
lanma.
tahammül:
zora dayanma,
kötü ve güç durumlara karşı
koyabilme, katlanma.
tıbben:
tıbbî olarak, tıp cihe-
tiyle, tıp yönünden.
vecih:
cihet, yön.
zaafiyet:
zayıflık, güçsüzlük,
dermansızlık.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
1...,710,711,712,713,714,715,716,717,718,719 721,722,723,724,725,726,727,728,729,730,...1032
Powered by FlippingBook