Hami sen:
reisicumhurun nutkundan gelen müjdeli
istihracın tahakkuk etmesini eltâf-ı İlâhiyeden niyaz ede-
riz.
Sad i sen:
nurun neşri ve fütuhatı için rahîm ve ke-
rîm rabbimiz muvaffak buyurduğu nisbette istihdâmı-
mız, lillâhilhamd devam ediyor.
Akşamları nurlu cemaatten mürekkep fakirhânemize
gelen cemaate tedrisat-ı nuriyede devam olunuyor.
Malatya seyahatimde oradaki alâkadarların çalışma
tarzlarını söyledim. Büyük doğucuların bu fakiri kendi
zümrelerine katmak hususundaki tekliflerine, “Büyük
doğuculuk siyasî bir teşekkül müdür?” diye sordum.
“evet” dedikleri için, “sizin yalnız imanî ve kur’ânî me-
saildeki müşküllerinizi ve izahını arzu ettiğiniz noktaları
risale-i nur’un yardımıyla halle çalıflırım. Benim mesle-
ğim, ihtiyâr ve fluurum taallûk etmeden risale-i nur da-
iresinde istihdamdan ibârettir. İman ve kur’ân meselele-
rinize hemfikrinizim. Fakat siyasetle ifltigal edemem”
meâlinde cevap verdim. Yalnız bu zümreden nurlarla
alâkadar olanlar var. onların el ele vererek, hem eserle-
ri okumalarını ve anlayamadıkları yerleri sormalarını,
kur’ânî hattı öğrenmeye gayret etmelerini rica ettim.
Malatya, Urfa, Antep’tekileri eserleri edinmeye ve alâka-
larını arttırmaya âcizâne yazılarımla teflvik etmekteyim.
Şimdilik mesail-i nuriyem böyledir.
Cenab-ı Hakka nihayetsiz hamd ve flükür olsun ki, he-
sapsız kusurlarımla beraber bu kur’ânî ve imanî hizmette
Emirdağ Lâhikası – ıı | 723 |
olan Allah.
kur’ânî:
Kur’ân’a uygun, Kur’ân’a
ait.
lillâhilhamd:
Allah’a hamdolsun
ki!.
meal:
mana, anlam, mefhum.
mesail:
meseleler.
mesail-i Nuriye:
Risale-i Nur’a ait
meseleler.
mesele:
konu.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
mürekkep:
den oluşmuş, -den
olma.
müşkül:
güçlük, zorluk.
neşir:
yayım, yayın.
nihayetsiz:
sonsuz, sınırsız.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
Nur:
Risale-i Nur eserleri.
nutuk:
söz, konuşma, hitap.
rab:
besleyen, yetiştiren, verdiği
nimetlerle mahlûkatı ıslah ve ter-
biye eden Allah.
rahîm:
merhamet eden, çok mer-
hametli olan, esirgeyen, koruyan,
acıyan Allah.
reisicumhur:
halkın reisi, cumhur-
başkanı.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sadisen:
altıncı olarak.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete ait.
şuur:
akıl, bilinç.
şükür:
teşekkür.
taallûk:
alâkalı, münasebetli olma.
tahakkuk:
gerçekleşme, mey-
dana gelme, olma.
tarz:
biçim, şekil.
teklif:
öneri.
teşekkül:
kuruluş, örgüt.
zümre:
cemaat, topluluk.
âcizâne:
alçak gönüllülükle.
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
alâkadar:
ilgili.
arzu:
isteme.
cemaat:
topluluk.
Cenab-ı hak:
Allah; doğru, ger-
çek, Hakkın tâ kendisi olan,
şeref ve azamet sahibi yüce
Allah.
fakirhane:
tevazu ifadesi ola-
rak kendisinden bahseden
kimsenin evi.
fütuhat:
zaferler, fetihler, ga-
libiyetler.
hâl:
çözme, çözüme ulaştırma.
hamd:
teşekkür, şükran.
hamisen:
beşinci olarak, be-
şincisi, beşinci derece.
hat:
yazı.
hesapsız:
sınırsız, sonsuz.
husus:
mevzu, konu.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan, müteşekkil.
ihtiyâr:
irade, tercih.
iman:
inanç, itikat.
imanî:
imana dair olan, imanla
ilgili.
istihdam:
bir hizmette kul-
lanma, çalıştırma.
istihraç:
mana, anlam çı-
karma.
iştigal:
bir işle uğraşma, meş-
gul olma.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
kerîm:
ihsan ve ikramı bol