resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın büyük bir ku-
mandanı olan Hazret-i üsame radıyallahü Anh, bir gün
“hamd”e ait, bir gün “istiğfar”a ait ayetler, bir gün “tes-
bih”e ait, bir gün “tevekkül”e, bir gün de “selâm” lâfzı-
na, bir gün de “tevhid” ve “lâ ilâhe illâ Hû”ya ait, bir
gün de “rab” kelimesine ait bütün kur’ân’dan mütefer-
rik surelerden bir hizb-i kur’ânî çıkarmış, kendine bir virt
eylemiş. demek böyle hizblere izn-i peygamberî (aley-
hissalâtü vesselâm) var.
Hem bizim hizb-i kur’ân’ımız iman hakikatlerine dair
ayetleri, hususan sureler başlarındaki ayetleri cem etti-
ğinden, başlarında
(1)
?
yazılmış. Bu hizb,
tamam-ı kur’ân’ı okumaya büyük bir şevk verir, noksa-
niyet vermez. Hem yirmi günde okunacak arzu edilen
bazı imanî ayetler bir iki günde bu hizipte okunduğun-
dan, bir zaman bütün surelerin başında bir kısım ayetle-
riyle beraber, risale-i nur’un esasları olan bazı ayat-ı
imaniyeyi kendime vird eylemiştim. sonra bir hizb sure-
tine girdi.
o meçhul zat, izzet-i ilmiyeyi firavuncuklara karşı mu-
hafazamı bir enaniyet tevehhüm etmiş. nur talebeleri-
nin hakkımda hüsnüzanlarını bütün bütün kırmadığımı
bir benlik tahayyül etmiş. Ve iman hakikatlerine dair be-
yanatıma talebelerin tam itimat ve kanaatlerini temin et-
mek fikriyle ehl-i velâyetin ve bazı ayatın kat’î kanaat et-
tiğim bine yakın emarat ve işaretlerinin izharına mecbur
Emirdağ Lâhikası – ıı | 731 |
günahlarının bağışlanmasını is-
teme.
itimat:
dayanma, güvenme.
izhar:
gösterme, açığa vurma.
izzet-i ilmiye:
ilmin izzeti, ilmin
gerektirdiği ağırbaşlılık.
kanaat:
inanma.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
kumandan:
komutan.
meçhul:
bilinmeyen, hakkında
bilgi olmayan.
muhafaza:
koruma, saklama, hıf-
zetme.
müteferrik:
çeşitli.
noksaniyet:
eksiklik, noksanlık.
Nur:
Risale-i Nur.
rab:
besleyen, yetiştiren, verdiği
nimetlerle mahlûkatı ıslah ve ter-
biye eden Allah.
radıyallahü anh:
Allah ondan razı
olsun.
resul-i Ekrem:
çok cömert, kerîm
olan peygamber, Hz. Muhammed
(asm).
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek ve
heves.
tahayyül:
hayale getirme, haya-
linde canlandırma.
talebe:
öğrenci.
temin:
sağlama.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve nok-
san sıfatlardan uzak tutma, Ce-
nab-ı Hakk’ı şanına layık ifadelerle
anma.
tevehhüm:
vehmine kapılmak,
öyle zannetmek.
tevekkül:
Allah’a dayanma ve gü-
venme, gücünün yetmediği yerde
Allah’tan bekleme.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna
inanma, birleme.
virt:
belli zamanlarda okunması
manevî bir vazife olarak kabul edi-
len Kur’ân cüzleri, Esma-i Hüsna
ve dualar.
zat:
kişi, şahıs.
aleyhissalâtü vesselâm:
Salât
ve selâm onun üzerine olsun.
arzu:
istek, heves, niyet.
âyât:
Kur’ân ayetleri.
âyât-ı imaniye:
iman ayetleri,
imandan bahseden ayetler.
ayet:
Kur’ân cümlesi.
beyanat:
açıklamalar, izahlar.
cem:
toplama, biriktirme.
dair:
alakalı, ilgili.
ehl-i velâyet:
velî olanlar;
erenler, Allah’ın dostluğunu
kazananlar, velîlik sıfatını ta-
şıyanlar.
emarat:
emareler, alâmetler,
nişanlar.
enaniyet:
kendini beğenme,
bencillik, egoistlik.
firavun:
zalim, merhametsiz,
imansız.
hakikat:
gerçek.
hamd:
Allah’a karşı şükran ve
memnuniyetini onu överek
bildirme.
hizb:
bir bütünden ayrılan
parça, kısım.
hizb-i kur’ân:
Kur’ân ayetle-
rinden bir kısmının bir araya
getirilmiş hâli.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hüsnüzan:
iyi zan, güzel ka-
naat.
iman:
inanç, itikat.
imanî:
imana dair olan, imanla
ilgili.
istiğfar:
tevbe etme, Allah’tan
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.