istihdama lâyık görmüştür. elbette, mübarek ve müşfik
üstadımın duaları bereketiyle zümre-i nuriyenin âciz bir
ferdi olmakta devam ve öylece livaü’l-Hamd-i Aleyhissa-
lâtü Vesselâm tahtında toplananlardan olurum.
tekrar tekrar mübarek ellerinizi kemal-i tâzimle takbil
eyler, alâkadar kardeşlerimin de selâm, dua ve ihtiram-
larını arz ederim. Muhitinizdeki maddeten ve manen ya-
kın bütün arkadaşlara arz ve ihtiram eylerim. erhamür-
rahimîn olan rabbimizden daimî niyazım, aziz, muhte-
rem ve müşfik üstadımdan ebediyen razı olsun ve bütün
maksadını hasıl eylesin. Âmin.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉn
Ñr
dn
G
El-hubbufillâh
muhibb-imuhlisiniz
Hulûsi
ì®í
Œ
3 1 2
œ
ÇokSevgili,MüşfikÜstadımEfendimHazretleri!
Ev ve l â :
Hem mübarek leyâli-i aşerenizi, hem kudsî
bayramınızı ruhucanımla tebrik eder, arz-ı hürmetlerim-
le nur neşreden ellerinizden öper, kusuratımın affını is-
tirham ederim.
Sani yen:
Bu günahkâr adî, âciz, kusurlu, liyâkatsiz,
miskin, tenbel talebenizi risale-i nur’un hakaik-ı
kudsiye-i imaniye ve kur’âniyesine ve sevgili üstadın
adî:
bayağı, aşağı, değersiz.
alâkadar:
ilgili.
aleyhissalâtü vesselâm:
Salât ve
selâm onun üzerine olsun.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, kabul
eyle!” anlamında duanın sonunda
söylenir.
arz:
sunma, bildirme.
arz-ı hürmet:
hürmet, saygı gös-
terme, saygı duyduğunu bildirme.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
daimî:
sürekli, devamlı.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ebediyen:
ebedî olarak, sonsuza
kadar.
el-hubbu fillâh:
Allah için sevmek.
Erhamürrâhimîn:
merhamet
edenlerin en merhametlisi olan Al-
lah.
evvelâ:
öncelikle.
günahkâr:
günahlı, günah işlemiş.
hakaik-ı kutsiye-i imaniye:
ima-
nın mukaddes ve kutsal hakikat-
leri.
hâsıl:
meydana gelme, ortaya
çıkma.
hizmet:
görev, vazife.
ihtiram:
hürmet etme, saygı gös-
terme.
istihdam:
bir hizmette kullanma,
çalıştırma.
istirham:
isteme, rica etmek.
kudsî:
mukaddes, yüce.
kusurat:
kusurlar, noksanlıklar,
eksiklikler, özürler.
lâyık:
uygun, yakışır, münasip.
leyali-i aşere:
on mübarek gece.
livâü’l-hamd:
Hz. Peygamberin
(asm) bayrağı, kıyametten sonra
Müslümanların altında topla-
nacakları sancak.
liyakat:
lâyık olma, değerlilik,
yararlılık, uygunluk.
maddeten:
madde ve cisim
olarak.
maksat:
istek, talep.
manen:
mana bakımından,
manaca.
miskin:
uyuşuk, tembel, ha-
reketsiz, zavallı.
muhit:
yöre, çevre.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
mübarek:
feyizli, bereketli.
müşfik:
şefkatli, merhametli,
sevgi ve ilgi gösteren.
neşir:
yayım, yayın.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
Nur:
Risale-i Nur.
rab:
besleyen, yetiştiren, ver-
diği nimetlerle mahlûkatı ıslah
ve terbiye eden Allah.
razı:
rıza gösteren, hoşnut
olan.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
ruhucan:
ruh ve can; ruh ve
canla.
saniyen:
ikinci olarak.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
taht:
alt.
takbil:
öpme.
talebe:
öğrenci.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
| 724 | Emirdağ Lâhikası – ıı