olduğu için hararetle sena ettiğini gördüm. Ve şeytandan
kaçar gibi, otuz beş seneden beri siyaseti terkettim.
Hem şimdi birisi, hem ramazan-ı flerife, hem şeair-i İs-
lâmiyeye, hem bu dindar millete büyük bir cinayeti yap-
tığı vakit muhaliflerinin onun o vaziyeti hoşlarına gittiği
görüldü. Hâlbuki, küfre rıza küfür olduğu gibi; dalâlete,
fıska, zulme rıza da fısktır, zulümdür, dalâlettir. Bu acip
hâlin sırrını gördüm ki, kendilerini millet nazarında ettik-
leri cinayetlerinden mazur göstermek damarıyla muhalif-
lerini kendilerinden daha dinsiz, daha cani görmek ve
göstermek istiyorlar.
İşte bu çeşit dehşetli haksızlıkların neticeleri pek tehli-
keli olduğu gibi, içtimaî ahlâkı da zirüzeber edip bu va-
tan ve millete ve hâkimiyet-i İslâmiyeye büyük bir suikast
hükmündedir.
daha yazacaktım, fakat bu üç nokta-i esasiyeyi şimdi-
lik dindar hürriyetperverlere beyan etmekle iktifa ediyo-
rum.
SaidNursî
ì®í
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
beyan:
anlatma, açıklama.
cani:
cinayet işlemiş, kimse.
dalâlet:
azgınlık, sapıklık.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
| 764 | Emirdağ Lâhikası – ıı
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
fısk:
dinsizlik, ahlâksızlık.
hâkimiyet-i islâmiye:
İslâm’ın
hakimliği, İslâmiyet’in hâkim
olması.
hararet:
ateşlilik, coşkunluk,
heyecanlılık.
hürriyetperver:
hürriyet se-
ver.
içtimaî:
topluluğa ait, top-
lumla ilgili, toplumsal.
iktifa:
yeterli bulma, kâfi
görme.
küfür:
imansızlık, dinsizlik.
mazur:
özürlü, özrü olan.
muhalif:
muhalefet eden, bir
fiil ve düşünceye karşı zıt dü-
şüncede bulunan.
nokta-i esasiye:
esas, temel
nokta.
ramazan-ı Şerif:
mübarek,
şerefli Ramazan ayı.
rıza:
razı olma, hoşnutluk.
sena:
methetme, övme.
suikast:
kötü kasıt, kötü niyet;
kötü kasıtla iş yapma, tuzak
kurma.
şeair-i islâmiye:
İslâm’a ait
işaretler, İslâm’a sembol ol-
muş iş ve ibadetler.
vaziyet:
durum.
zirüzeber:
altüst, karmakarı-
şık, darmadağın.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
