Œ
3 2 3
œ
[Adnan Menderes’e gönderilmek niyetiyle evvelce ya-
zılan içtimaî hayatımıza ait bir hakikatın haşiyesini takdim
ediyoruz.]
HaşİYe:
eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve suisti-
malleri neticesinde, belki de tahrikleriyle zuhur eden ti-
canî meselesini dindar demokratlara yüklememek ve
âlem-i İslâm’ın nazarında demokratları düşürmemenin
çare-i yegânesi kendimce böyle düşünüyorum:
ezan-ı Muhammedînin (
AsM
) neşriyle demokratlar on
derece kuvvet bulduğu gibi; Ayasofya’yı, beş yüz sene
devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmek ve hâlen İs-
lâm’da çok hüsn-i tesir yapan ve bu vatan ahalisine
âlem-i İslâm’ın hüsn-i teveccühünü kazandıran, yirmi se-
kiz sene mahkemelerin muzır cihetini bulamadıkları ve
beş mahkeme de beraatine karar verdikleri risale-i
nur’un resmen serbestîsini dindar demokratlar ilân et-
meli ve bu yaraya bir nevi merhem vurmalıdırlar. o va-
kit âlem-i İslâm’ın teveccühünü kazandıkları gibi, başka-
larının zalimâne kabahatleri onlara yüklenmez fikrinde-
yim. dindar demokratları, hususan Adnan Menderes gi-
bi zatların hatırları için, otuz beş seneden beri terk etti-
ğim siyasete bir iki saat baktım ve bunu yazdım.
SaidNursî
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ıı | 765 |
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
serbestî:
serbestlik.
suistimal:
bir şeyi kötüye kul-
lanma.
tahrik:
hareket ettirme, harekete
geçirme.
takdim:
arz etme, sunma.
teveccüh:
yönelme, sevgi, ilgi.
Ticanî:
Kuzey Afrika’da, Hicrî 1200
tarihlerinde Ahmet Ticanî tarafın-
dan kurulan Sünni bir tarikat.
vaziyet-i kudsiye:
kutsal durum,
konum.
zalim:
zulmeden, acımasız ve hak-
sız davranan.
zuhur:
ortaya çıkma.
ahali:
halk.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
beraat:
serbest kalma, suçsuz
bulunma, aklanma.
cihet:
yön, sebep, vesile.
çare-i yegâne:
tek çare, tek
çıkar yol.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
evvelce:
daha önce.
ezan-ı muhammedî:
Hz. Mu-
hammed’in tebliğ ettiği dinin
ezanı.
hâlen:
şimdiki hâlde, şu anda.
haşiye:
dipnot.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hüsn-i tesir:
güzel, iyi tesir,
etki.
hüsn-i teveccüh:
sevgi ile ka-
rışık medih ve takdir.
içtimaî:
topluluğa ait, top-
lumla ilgili, toplumsal.
ilân:
yayma, duyurma, bil-
dirme.
keyfî:
kanuna uymayarak,
keyfe, arzuya bağlı.
merhem:
ilaç; acıyı, kederi
teskin eden şey.
mesele:
çözülmesi istenilen
şey, problem.
muzır:
zararlı, zarar veren.
neşir:
yayım, yayın.
nevi:
çeşit.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir şekilde.