saldırtmaya hiçbir vecihle o cumhuriyetin düsturları mü-
saade etmez. Cumhuriyet beni dinleyecek diye şekvamı
yazdım. evet,
(1)
o
?«/
cn
ƒr
dG n
ºr
©p
fn
h *GÉn
æ`o
Ñ`°r
ùn
M
derim.
ì®í
Œ
13
œ
hEYET-i VEkiLEYE VE miLLETVEkiLLEri
riYasETiNE CÜZ’Î FakaT EhEmmiYETLi Bir
marUZaTımdır
otuz seneden beri hayat-ı siyasiyeden çekildiğim hâl-
de, bu sırada bir defaya mahsus olarak, vatanî ve millî ve
asayişî bir meseleyi beyan ediyorum. Şöyle ki:
Çok emarelerle kat’î kanaatimiz geldi ki, anarşîlik he-
sabına bana ve bu emirdağ kasabasına ve dolayısıyla bu
vatana bir suikast var ki, bir habbeyi kubbeler ve bir sinek
kanadı kadar ehemmiyeti olmayan bir hadiseyi dağ gibi
gösterip, sükûnete muhtaç olan bu vatanda beni bahane
edip, anarşilik hesabına ve bir ecnebi plânıyla bize, yani
bîçare vatandaşlarımızı idam-ı ebedîden ve şübehat-ı uh-
reviyeden kurtarmaya çalışan nur Şakirtlerine bütün bü-
tün kanunsuz ve keyfî hücum edildi. pek zahir bir garaz-
la, evham yüzünden, baruta ateş atmak gibi, bu vatana
ve asayişe beni bahane edip suikast edildi. Şöyle ki:
hâdise:
olay.
hayat-ı siyasiye:
siyasî hayat,
politik hayat.
heyet-i vekile:
vekiller heyeti,
bakanlar kurulu, kabine.
idam-ı ebedî:
dirilmemek
üzere yok oluş, ahiret inancı
olmadığı için ölümü ebedî
yokluğa gitmek olarak görme.
kanaat:
inanma.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
keyfî:
kanuna uymayarak,
keyfe, arzuya bağlı.
kubbe:
gökyüzü, sema.
maruzat:
arz edilenler, sunu-
lanlar.
mesele:
konu.
millî:
millete ait, ulusal.
muhtaç:
gerek duyan.
müsaade:
izin; elverişli, uygun
olma durumu.
riyaset:
reislik, başkanlık.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şekva:
şikayet.
şübehat-ı uhreviye:
ahirete
ait, ahiretle ilgili şüpheler.
suikast:
kötü kasıt, kötü niyet;
kötü kasıtla iş yapma, tuzak
kurma.
sükûnet:
huzur, sakinlik.
vatanî:
vatanla alâkalı, vatanla
ilgili, vatana ait.
vecih:
cihet, yön.
zahir:
görünüşe göre, görünüş
itibariyle.
1.
Allah bize yeter O ne güzel vekildir. (Al-i İmran Suresi:173.)
| 68 | Emirdağ Lâhikası – ı
anarşi:
kargaşa, karışıklık.
asayiş:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sağlanması.
asayişî:
asayiş ve güvenlikle ilgili.
bahane:
asıl sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
beyan:
anlatma, açıklama.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
cumhuriyet:
siyasî mekanizması
seçimle kurulan, adalet ve huku-
kun üstünlüğüyle temel hak ve
hürriyetleri sağlamayı amaçlayan
idare şekli.
cüz’î:
küçük, az.
defa:
kere, kez, yol.
düstur:
kanun, kural, esas.
ecnebi:
yabancı.
ehemmiyet:
önem, değer, kıymet.
ehemmiyetli:
önemli.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
evham:
vehimler, zanlar, kurun-
tular.
habbe:
tane.